Taciz

14.4K 762 510
                                    

Bölüm sınırı 350 yorum
☽➪

Hep normal bir hayatı merak etmişimdir.  Mesela sabah yüzüme vuran  güneş ışınlarıyla rahatsız olup uyanmak. Sabah yürüyüşüne  çıkıp temiz havayı özgürce solumak gibi. Ya da bir gün kafana estiği gibi dışarıya çıkıp ayak tabanların şişene  kadar dolaşmak gibi. Hayallerim ve merak ettiklerim normal insanlar için  o kadar sıradan  ve günlük şeylerdi ki, bunu dışarda sıradan  birine anlatsam oturur halime gülerdi.

Bir bir koğuş koridorlarını geçtik. Geçtiğimiz koridorlar her zamanki  gibi loş  ve sessizdi. Gündüz vakti olmasına rağmen içerisi  asla güneş ışığıyla aydınlanmıyordu. Önümde  yürüyen gardiyanın uzun adımlarına ayak uydurmaya çalışırken, merak ve korkum da git gide artıyordu çünkü hala Mary'nin neden beni çağırdığını  bilmiyordum. O geldiğinden beri kadınların arkasından konuştuğu her şey tam olarak korkunç boyuttaydı.

Anlatılanlara göre Mary tam  bir cani ve sadist ruhlu bir kaçıkmış.  Daha önce burdaki çoğu kadına yaptığı işkenceler ile herkesin korkulu rüyası haline gelmeyi başarmıştı. Bunu söylemek ne kadar doğruydu bilmiyorum ama Tanrı 'nın bile unuttuğu bu lanet cehennemde istediğim son şey bir manyak ile yalnız  kalmaktı.

Gardiyan durunca hemen arkasında durdum. Gardiyan kapıyı iki kez tıklatıp açtı. Bana bir baş hareketi ile arkasından ilerlememi işaret edince son kez etrafıma baktım ve ardından içeriye girdim. İlk kez  bu odaya giriyordum.

On sekiz yılımı bu eski ve büyük hapishanede  geçirmiş biri olarak sadece  buraya gelmemiz  yasaktı. Bu yüzden burayı  daha önce hiç  görmemiştim. Burası da hapishanenin  her noktası gibi  kasvetli ve boğucu bir havadaydı. Tamamen kapalı renklerle düzenlenmiş geniş oda da hiç  pencere yoktu. Bu beni şaşırtmamıştı çünkü bu hapishanede hiç bir yerde asla pencere yoktu. Kendimi bildim bileli asla  bir pencereye  rastlamamıştım.  Bir gün bunu bir mahkuma sormuştum. Adını  hatırlamıyordum. Çünkü  yıllar  boyunca o kadar çok mahkum gördüm ve tanıdım ki  zamanla yüzlerini unutmaya başladım. Ona neden burda hiç pencere yok demiştim.

O ise bir süre sessiz kalmış ve bana bu cümleyi tekrarlamıştı. "Dünya bizi görmesin ve unutsun diye evlat."

Dünya bizi çoktan unutmuştu.


Gardiyanın bir adım gerisinde durdum.

"Efendim istediğiniz üzere kızı getirdim."

Mary çalışma masasında oturmuştu. Beni görünce gözleri parlamıştı resmen. Sırtını dikleştirdi ve dirseklerini masaya dayayıp parmaklarını birleştirdi. Topuzundan hala tek bir tel saç bile bozulmamış olması garibime gitmişti.
"Tamam sen çıkabilirsin Suzi."

Suzi denilen gardiyan hafifçe eğilerek selam verdi ve bana bir kez olsun bakmadan odadan çıkıp gitti. Onlar vicdan yoksunu kadınlardı. Başımı eğip yere baktım. Mary'nin gözlerini  üstümde  hissedebiliyordum.

"Adın  Esir öyle değil mi?"

Yumuşak bir ses tonu ile konuşmuş olması beni işgillendirmişti. Başımı salladım ama yine de dönüp ona bakmadım. Derin bir nefes aldığını işittim. Sessiz oda da sadece ikimizin nefes alışverişleri ve duvara montelenmiş saatin  tıkırtısı vardı. Bir saatin sesini duymayalı yıllar olmuştu.  Léni hep yanında köstekli bir saat taşırdı. Ona özlemle bakar ve bazen o saat için ağlardı. Küçükken çok nadir durumlarda elime verir ve onu incelememe müsaade ederdi. Saatin tıkırtısı  o kadar çok hoşuma gidiyordu ki öyle bir saat için herşeyi yapabilirdim.

KAM+18 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin