Puslu bir gecenin çocuğuyum..
Biri size sorarsa anneniz ve babanız var mı diye, inkar etmek gelmesin içinizden.
Çünkü puslu ve soğuk gecelerin lekelerini taşıyan yüzbinlerce ben var yeryüzünde.
Evet diyin göğsünüzü kabarta kabarta.
Bir cehennemin soğuk zemininden izliyor olacağım sizi içim kanaya kanaya..
Uçağın kalkmasına sadece bir kaç saat kalmıştı. Bu cehennemden son kez gidiyordum. Dönmemek üzere. Bunu biliyordum çünkü beni bu topraklara bağlayan hiçbir şey kalmamıştı. Hepsi bir bir bana layık görülen hayatın şah damarını süslemişlerdi.. Bir ölüm yadigarı gibi bir bir düşmüşlerdi, adi bir hayatın kılıfsız mahzeninden.
Şimdi son kez buraları görmek ne beni sevindiriyordu, ne de korkutuyordu. Büyük bir boşluk ile kabullenmiştim bunu. Hiçlik sıfatının gereksiz adı altına toplanmış insani duygularımdan yoksun karşılamıştım.
Konsül Jack' in gitmesi üzerine hala odaya gelmemiş Aron'un yokluğunu fırsat bilerek devasa camın önündeki tekli koltuğa kurulmuştum. Üşümüş ayak parmaklarımı içeriye kıvırarak ayaklarımı kalçalarımın altına yerleştirmiş, ve sıcaklamaları için arkama yaslanmıştım. Oda sıcaktı. Hatta kalifornia eyaletinin kavurucu sıcaklığına rağmen haddinden fazla sıcaktı. Buna rağmen parmak uçlarım buz tutmuştu.
Saatler önce konsül Jack ile geçen son konuşmamız aklıma birer perde misali çöktü.
"Menekşe teyzemin naaşını istiyorum." demiştim içime düşen acının gözlerimi kaçırmasına müsade etmeyerek. Kendimden emin çıkan ses tonum üzerine taht kurmuş kararlılığım ile. Jack küçük yüzünü aşağı eğmiş şekilde bir süre sessiz kalmıştı.
"Bunun için elimden gelenini yapacağım madam."
"Elinizden gelenini yapmanızı istemiyorum konsül. Ben yapmanızı istiyorum. ABD bir Türk vatandaşının özgürlüğünü almış olsada, ölüsünü almaya hakkı yok." Ölüm kelimesi dilimin ucundaki bütün zehri kusmak istermiş gibi içime akarken. "Bu yasal bile değil. Suçlu dahi olsa Türkiye cumhuriyeti bundan haberdar olduğunda vatandaşlarının cenazesini isteyeceklerdir. Ki, türkiye ABD devletinin yasal olmayan yollarla kendi vatandaşlarını tutukladıklarını öğrenirse bu iki ülke arasında gerilime yol açar. Eğer Türkiye bundan haberdar olsaydı vatandaşlarının iadesini isterdi. Suçlu dahi olsa, suçunu kendi ülkesinde çekmesi için onu alırlardı."
Bunu biliyordum. Eğer Türkiye bizden yıllar önce haberdar olmuş olsaydı, kesinlike dışişleri bakanı çoktan iade talebinde bulunmuştu. Şimdi Türkiye ABD devletinin bunu yaptığını öğrenirse bu iki ülke arasındaki ittifakı sarsabilirdi. Ne olursa olsun, Türkiye katiyen kendi vatandaşlarına sırt dönmez, haklarını yedirmezdi.
Bu yüzden ABD zorluk çıkartmadan bana menekşe teyzemi vermek zorundaydı.
"Bu doğru, ama unutmayın ki iki ülke arasındaki ittifak sadece kanunsuz yollarla içeriye girmiş bir suçlu için sarsılmaz. Pekala da iki devlet, milletlerinin sağlığı için bunu ört pas edebilir."
Menekşe teyzemden, onun ölümünden bu kadar rahat bahsetmek canımı yakmıyor değildi. Tam da şuan bir kişi kendini benim yerime koysun ve acı çekmediğini iddia etsin. Edemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAM+18 (Tamamlandı)
Jugendliteratur"Şimdi, burda seni öpersem bana karşı çıkar mısın deam morte?" Deam morte, ölüm tanrıçası.. Kalbim tekledi. İçimde binlerce feryat yükseldi. Onun kucağında bir kedi misali, hayır tanrım bir çocuk misali tünemişken tıpkı bana yakıştığı gibi ölüme...