&19

1.7K 209 119
                                    

(Rosé)

"Jimin. Özür dilerim..."

Ondan yavaşça ayrıldım ve arkamı döndüm. Gözümden yaşlar gelmeye başlamıştı bile.

Bir anda önüme geçip beni durdurdu. "Rosé gitme."

Başımı olumsuz anlamda sallayıp ona baktım. "Jimin lütfen beni biraz rahat bırak. Yalnız kalmak istiyorum."

Bana üzgünce bakıp omuzlarını düşürdü. Gerçekten düşünmeye ve kendimi toparlamaya ihtiyacım vardı.
Onun yanından geçtim ve odadan çıkıp kapıyı kapattım.

Herkes yine bana bakmaya başladı. Bu sefer tek fark benim ağlamamdı.

Eve gitmem lazımdı. Bu halde derslere giremezdim. Aynı zamanda çok dikkat çekmiştim. Beni gün boyunca rahat bırakacaklarını zannetmiyordum.

Çıkışa doğru yürümeye başladım. Aynı zamanda böyle bir hayatım olduğu için kendi kendime lanet okuyordum.

Hayatım tamamen tesadüflerden oluşuyordu. Jimin ile aramızdaki tesadüften dolayı olamazdık.

Kolumdan tutulmasıyla birlikte tutan kişiye baktım. Jungkook bana şaşkın bir ifadeyle bakıyordu.

Sonra da sinirle soluyup elini cebine koydu. "Seni bu hale getiren şerefsiz jimin dimi?"

Harekete geçeceği zaman onun elinden tutup durdurdum. "Sakin ol jungkook. Sen karışma tamam mı?"

Onun da elini bırakıp çıkışa gitmeye başladım. Arkamdan koşup bana yetişmişti.

"Bekle. Çok kötü gözüküyorsun. Bende geleyim."

Başımı olumsuz anlamda sallayıp burnumu çektim. "Yalnız kalmak istiyorum."

"Ne yaptı o pislik."

Sinirle göz devirip ona bağırmaya başladım.

"Şu adama hakaret edip durma. Ayrıca bu konu seni alakadar etmez jungkook!"

Arkamı dönüp sinirle koşmaya başladım. O da beni düşünüyordu ama büyük ihtimalle onun da kalbini kırmıştım.

Gerçekten tek isteğim buralardan gitmekti.

Belki de şehir falan değiştirmek değil. Direk galaksi değiştirmek istiyordum.

Gerçi orada da beni bulup gelirlerdi.

Koşarak evime ulaştım ve zorla kapıyı açtım. Hemen kendimi içeri atıp kapıyı sertçe kapattım.

Kapıya çöküp hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Herşey neden bu kadar üst üste geliyordu ki. Annem, okul, jimin...

Tek isteğim huzurlu bir yaşamdı. Birkaç ay öncesine kadar öyle bir hayatım vardı zaten. Ama jimin hayatıma girdiğinden beri bir türlü hayatım durulmuyordu.

Artık anlamıştım. Bu aşktı. Jimin'e aşıktım. Ama bu aşk öncekilerden daha çok acıtıyordu.

Gerçek aşk diye düşündüm bir an. Öncesinde hiç yaşamadığım duygulardı bunlar.

Onu hep yanımda istemem, onu her gördüğümde kalbimin atması ve teni tenime değdiği andaki mutluluk hissi gerçek aşktan başka birşey olamazdı.

Önceki sevgililerimin hepsiyle birşeyler yaşamıştım. Ama bu kadar yoğun değildi ve bir süreden sonra onlardan bıkıyordum.

Jiminle tam tersiydi. O yanımdayken daha çok yanımda olmasını istiyordum.

Hıçkırarak ağlamaya devam ettim. Kimse beni duyamazdı. Kimse bana moral veremezdi. Bunu ben istemiştim.

Daha onun beni seviyor musun sorusuna yanıt veremzken onunla çıkmayı nasıl düşünebilirdim.

Gerçekten imkansızdı.

Ya da çıktığımızı düşündüğümde annem ne derdi, ne yapardı.

Büyük ihtimalle bizi ayırır ve kendisi gibi başka bir adamla evlenmemi sağlardı.

Jimin'in de babası aynı şekilde.

Ağlamaktan başım çatlamaya başlamıştı. Titreyerek ayağa kalktım ve duvarlara tutuna tutuna mutfağa ilerledim. İlaç dolabını açıp ağrı kesiciyi elime aldım.

Mor sürahimden bardağa su doldurup ilacı içtim. Etki etmesi belki de bir saat sürecekti. Bu yüzden kendimi hazırlamam gerekiyordu.

Gözüm yerdeki kutuya takıldığında merakla yere çömüp elime aldım. Siyah bir sprey boyaydı.

Bir anda bunun burada ne işi olduğunu düşünürken aklıma gelen şeyle birlikte hızla ayağa kalktım.

Boyayı alıp salona doğru yürüdüm. Koltuğun dayandığı duvarın üstündeki büyük tabloyu kaldırıp başka bir duvara yasladım.

Sprey boyayı sallayarak duvara kafamdaki cümleyi yazmaya başladım.

Annemin ya da başka bir kimseni görmesi umrumda değildi. Şu anda ne istiyorsam onu yapıyordum.

Cümlem bittiğinde boya da bitmişti. Gözümdeki yaşı silip boyayı koltuğa bıraktım ve yazdığım cümleyi sesli bir şekilde okudum.

"Seni seviyorum jimin..."

Coincidence°Jirosé Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin