&24

1.5K 191 164
                                    

(Rosé)

"Tamam jimin."

Alnıma bir öpücük bırakmasıyla odasına gitti. Bense sınıfa girerek sırama oturdum. Aslında okula gelecek halim yoktu. Ama çoktan bir sürü devamsızlık yapmıştım.

Az önce de jimin'e soğuk davranmama karşın bana herşeyin iyi olacağını kendimi iyi hissetmem gerektiğini söylemişti. Her şey iyi olamazdı.

Jisoo yanıma geldiğinde bana sarıldı. Ne olduğunu anlayamamıştım. Geri çekildiğinde saçımı okşayıp bana baktı.

"Jungkook anlattı. Sevgili olmuşsunuz."

Söylediği şeyden sonra alaycı bir şekilde gülümsedim. "Yaa evet yakında üvey abim olacak kişiyle çıkıyorum."

"NE!!?"

Bağırmasıyla ona üzgünce baktım. "Dün annemle onun babasını el ele gördüm. Yanlarından geçmeme rağmen beni görmediler bile."

Bana üzgünce baktığında ofladım. Niye her şey bu kadar zordu ki?

Jungkook'ların içeri girmesiyle birlikte onlara baktım. Onlar ise beni gördüğünde sevinçle yanıma geldiler.

"Vayy. Sevgilini bırakıp buralara kadar gelebilmişsin bakıyorum."

Artık dayanamayıp ağlamaya başladım. Bu kadarı fazla geliyordu. Ağlamamı gördüklerinde endişeli bir ses tonuyla konuştular.

"Ne oldu? Niye ağlıyorsun rosé?"

Lisa'nın meraklı bakışlarına karşılık yaşlı gözlerle ona baktım. "Dün annem ve bay min ho'yu el ele tutuşurken gördüm."

Hıçkırarak ağlamaya başladığımda jisoo yanıma gelip omzumu sıvazladı. Ağlamamam gerektiği hakkında birkaç nasihat verip duruyordu.

Jungkook habire saçını geri atıyor ve ofluyordu. Kısacası sinirli gözüküyordu. Lisa ise her zaman ki gibi dudağına eziyet çektirmekle meşguldü.

Jungkook sinirden kızarmış yüzüyle hızlıca önümdeki sıraya oturdu ve sinirle konuşmaya başladı.

"Ben sana demedim mi o adamdan uzak dur diye. Bir şeyler sezmiştim ben. Bu işin sonunun kötü olacağını biliyordum."

Lisa jungkook'un kolunu cimcikledi ve susması gerektiği hakkında bir kaç mimik yaptı. Jungkook yine dayanamayarak konuştu.

"Hiç bana mimik falan yapma Lisa. Al işte şimdi cezasını çekiyor."

"Jungkook sus." nazikçe konuşan jisoo'ya jungkook kaşları çatılmış bir halde baktı.

"Çok üzgünüm noona ama haklı..."

"Jungkook kapa çeneni!!!"

Jisoo'nun animelerden çıkmış sinirli karakterlere benzer tavrıyla jungkook'a çıkışmıştı. Bütün bu olaylar gerçekleşirken ben film izliyormuş gibi izliyordum. Aynı zamanda da ağlıyordum.

"Herkes yerlerine!!"

Hoca'nın geldiğini gördüğümde ayağa kalktım ve herkes yerine geçti. Aynı zamanda elimin tersiyle gözyaşlarımı siliyordum.

....

Okul bitmişti. Dönem sonu sınavlarına az kalmıştı. Ve ben çoğu vaktimi aşık olmakla geçirmiştim. Bu yüzden çoğu dersi anlamakta zorluk çekiyordum.

Hissettiğim psikokojik çöküntü beni sınıfta bırakabilirdi. Bu asla istemediğim bir şeydi.

Çantamı toplarken geleceğimi düşündüm. Mesela ben jimin ile birlikte olmaya devam etseydim annem ne kadar üzülürdü?

Ya da annem bay min ho ile devam etseydi ben ne kadar üzülürdüm?

Bu olayın içinde sayılan diğer şahısları saymıyorum bile.

Gözlerimi kapattım ve gözüme doluşan gözyaşlarına engel oldum. Niye her şey bu kadar zor olmak zorundaydı ki?

Sanırsam kararımı vermiştim.

Çantamı sırtıma takarak jimin'in odasına yürümeye başladım. Kesinlikle ağlamayacak ve dik duracaktım. Annemi asla üzemezdim. Onun üzülmesinden çok ben üzülmeyi tercih ederdim.

Kapıyı tıktıklamadan içeri girdiğimde jimin'in beni görmesiyle oluşan gülümsemesini gördüm. Onu o kadar çok öpmek istiyordum ki.

Derin bir nefes alıp ciddi ifadeyle ona bakmadan konuştum.

"Ayrılıyoruz!"

Aniden yüzünün düşmesi ve ayağa kalkmasıyla odadan dışarı çıktım. Daha fazla kalırsam dayanamayıp sarılacağımı biliyordum.

Koşarak eve gitmeye başladım. O kadar hızlı koşuyordum ki nefes nefese kalmıştım.

Tabi buna yorucu bir faaliyet daha eklenmişti.

Gözyaşlarım...

Coincidence°Jirosé Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin