(Rosé)
"Böyle işte."
Karşımda duran afacan takımı jungkook, lisa, jin, jisoo'ya iki gün önce yaşadıklarımı anlattığımda hepsi kocaman şaşırmış gözlerle bakıyordu.
"Ne yani bay min ho kabul etti mi?" dedi gözlerini kapatmakta zorluk yaşayan jungkook."Evet kook. Keşke önceden söyleseydiniz dedi işte."
Lisa kaşlarını çatarak bana baktı. "Kook mu?"
Omuz silktim. "Evet kook. Hatta kookie kookie."
Ellerimle jungkook'un yanaklarını sıkarken birden Lisa elime vurdu.
"Ahh napıyosun ya. Acıdı! "
Elimi okşarken Lisa küsmüş gibi kafasını başka yöne çevirdi.
"Noluyo buna?"
Merakla sorduğum soruya karşın jisoo sırıtarak cevapladı.
"Ohooo. Senin dünyadan haberin yok ki. Bunlar sevgili oldular."
Gözlerimi olabildiğince açıp jungkook'a baktım. "Sen Lisa'dan mı hoşlanıyorsun?"
Göz devirip konuştu. "Yok öylesine çıkıyorum. "
"Hiç belli etmiyodun da onun için dedim. Hemen kinaye yapmana gerek yoktu."
Kırılmış gibi söylediğim sözün ardından jungkook burnumdan sıkarak gülümsedi.
"Tamam tamam hemen suratını asma. Onunla sevgili olmuş olmam seninle ilgilenmeyeceğim anlamına gelmiyo."
Lisa jungkook'un kafasına vurunca jungkook ahladı.
Sinirle soluyan Lisa jungkook'a bakarak konuştu. "Ne demek seninle ilgilenmeye devam edicem. Seni gebertirim jungkook."
Jungkook kafasını okşarken bana bakarak cevapladı. "Off o anlamda dememiştim. Jimin'den koruyacağım ben onu."
Sırıtarak bu ikiliyi izliyordum. Çok çocukca bir ikiliydi. Ayrıca aralarında engel de yoktu. Bir anlığına onları kıskanmıştım. Keşke jimin'le bende böyle olsaydım.
Bir anda yanımıza gelen jimin ile bütün gülümsemem soldu. Sebebi ise kalbimin çarpıntılarını kontrol etmemde zorlanmamdı. Bir insan bu kadar etkileyici olamaz.
"Merhaba gençler."
Gülümseyerek bizimkilere baktığında umarım bunu bana dememiştir diye düşündüm. İnsanın sevgilisinden küçük olması böyle birşeydi herhalde.
Hepsi jimin'e selam verdikten sonra jimin bana bakarak konuştu. "Rosé'yi iki saniyeliğine ödünç alabilir miyim acaba?""Hayı... "
"Evet alabilirsiniz hocam."
Lisa jungkook'un sözünü kestiğinde içimdeki gülme isteğini bastırmaya çalıştım. Jungkook'un beni korumaya çalışması hoşuma gidiyordu. Ama lisa'nın da jungkook'u kıskanması daha da hoşuma gidiyordu.
Ayağa kalktım ve bizimkilere el sallayıp jimin'in arkasından yürümeye başladım. Ne diyeceğini çok merak ediyordum.
Bizi kimsenin göremeyeceği bir yere getirdi. Hemen onun önüne geçerek merakla baktım.
"Ne oldu ji..."
Ellerini yanaklarıma koyup dudaklarıma yapıştığında kalbimin atışları ışık hızına geçmişti. Şok olduğumu anlamış olacak ki hafiften sırıttığını hissettim.
Sanki bir daha hiç kavuşamayacakmışız gibi öpmeye başladığında acemice karşılık vermeye çalıştım.
O sırada elleri yanaklarımı okşuyordu. İstemsizce elimi onun göğsüne koydum. Kalp atışları en az benimki kadar hızlıydı.
Ben de jimin'i etkilemeyi başarabiliyor muydum?
Geri çekildiğinden vakit kaybetmeden dudaklarını alnıma yasladı ve uzunca bir öpücük kondurdu. Bunu yaparken onun bileklerinden tutmuş hatta baş parmağımla biraz okşamıştım.
Geri çekildiğinde onun koyu kahve gözlerine dalmıştım. Mıknatıs gibi kilitli kalmıştım. Sanki onun gözlerinden başka bir yere bakmak imkansızdı.
Jimin'in bana aşık olması inanılmaz bir şanstı. Sanırsam hayattaki bütün şansımı buna harcamıştım.
Kendime gelmeye çalışarak yutkundum. "Jimin... Ne için geldik buraya?"
Saçımı okşayıp cevap verdi. "Seni özledim meleğim."
Utanmışcasına ona baktım. "Meleğim?"
Otuz iki diş sırıtarak beni onayladı. "Evet, meleğimm."
Dayanamayıp başımı onun göğsüne yasladım ve elimi yumruk yaparak omzuna vurdum. "Yah jimin. Suss."
Bedeninin titremesinden kıkırdadığını anlayabiliyordum. "Noldu utandın mı meleğim?"
Omzuna daha çok vuramaya başladım ve diğer elimi görmemesine rağmen yüzüme koydum.
"Ya jimin yeter."
Beni iki kolumdan tutup doğrulttuğunda yüzüme odaklandı. "Aa domates gibi olmuşsun."
Bileklerimi onun kemikli ellerinden kurtarıp yüzümü kapattım. Kahkahalar atarken eş zamanlı bana sarılmıştı.
"Tamam tamam sustum."
Yüzümdeki ellerimi çekip onun beline sarıldım.
"... Meleğim."
Bir anda geri çekilip koşmaya başladığında bu sefer utançtan değil sinirden kıpkırmızı olup onun arkasından koşmaya başladım.
"Jimin. Gel buraya! Seni geberticem."
Bu an hiç bitmesin hatta zaman dursun istiyordum. Okulu turlarken sadece ikimizin kahkahaları duyuluyordu.
Bitecekti. Bu da bitecekti!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coincidence°Jirosé
Fanfiction"Rosé!" Bir anda Jimin'in şaşkınlıkla bir fotoğrafa bakan silüetine yaklaştım. Bu fotoğraf... Rüyamızdaki fotoğrafla aynıydı! Annemle bay min ho yan yanaydı ve ellerinde çift bileziklerinden vardı. Ben jimin'e baktığımda o da eş zamanlı olarak ba...