(Rosé)
Sabahtan beri içimi yiyen heyecan başkaydı.
Bir hafta içinde herkesi kendine aşık eden park Jimin'in evine gidicektim.
Bu büyük bir şanstı. Özellikle aramızda birşeyler olduğunu bilmek. Muhteşemdi.
Kafamı sallayıp üzerime tekrar baktım. Hazırdım ve kötü gözükmüyordum.
Bir şekilde kendimi ona beğendirmek istiyordum.
Her kız gibi!
Salona doğru yürüdüm ve annemin eski albümlerinden aldım. Bu albümü belki bir belki de iki defa incelemiştim.
Onun hakkında bu albümde tek öğrendiğim şey benim ona çok benzememdi.
Jimin'in annemle ilgili bildiği birşey vardı. Bu albümde benim gözden kaçırdığım birşey.
Albümü çantama atarak evden çıktım. Bu gerçeği bir an önce öğrenmek istiyordum çünkü annemde bana birşey demiyordu.
Gerçekten bugünde öğrenemezsem kendimi camdan aşağı atacaktım.
Arabaya binip telefondan jimin'in attığı konumu açtım. Yakın oturuyorduk aslında çok uzak değildi.
Arabayla 5 dakika olan yolu sürmeye başladım. Aynı zamanda her zaman arabada sakladığım acil durumlar için olan parfümümü üzerime sıktım.Bu kadar yakışıklı ve nazik birine normal olarak güzel gözükmek istiyordum. Başka bir niyetim yoktu.
Evine geldiğimde arabayı boş bir yere park edip çıktım. Kilitleyip önümdeki eve doğru yürümeye başladım.
Görünüşe göre Jimin çok zengindi. İki katlı ve muhteşem bir evdi bu.
Kapının önüne geldiğimde elimi göğsüme bastırıp rahatlamaya çalıştım. Gerçekten kalbim çok hızlı atmaya başlamıştı.
Derin bir nefes alarak zile bastım. Çok beklemden kapı açıldı. Önümde gömleğinin düğmelerini iliklemekte olan jimin'i görünce yutkundum tabi.
Fark ettirmemeye çalışarak gülümsedim.
"Hoşgeldin rosé. Gelsene."
Başımı sallayıp içeri geçtim. Arkamdan kapıyı kapatıp bana salonu göstediğinde onunla yürüdüm.
Lanet olsun çok çekiciydi.
Bir koltuğa otutduğunda onun yanına oturdum anında bana dönüp konuştu.
"İstediğin bir şey var mı?"Başımı olumsuz anlamda salladığında bana devam etti. "Emin misin? Birazdan öğreniceklerin şok etkisi yaratıcak."
Gülümsediğinde dudağını ıslatıp konuştum. "Bunu yaparak beni daha çok korkutuyosun. Hemen söylede artık kötü olmıyım."
Başını olumlu anlamda sallayıp bana baktı. "Tamam, seni daha da merakta bırakmayalım. Albümü getiedin mi?"
Başımı salladığımda "çıkar o zaman" dedi. Çantama uzanıp albümü çıkardım.
Ona uzattığımda bana garip garip baktı. "Hayır sen bakıcaksın.
Kaşlarımı çattım. "Bu albüme zaten önceden bakmıştım. Neden tekrar bakıyım ki?"
Başını sallayıp albümü bana ittirdi. "Gerçeği sen öğreniceksin demiştim. Ben sadece öğrenmende yardımcı olucam."
Omuz silkip albümün ilk kapağını açtım. Annemle babamın düğününden bir fotoğraftı. Jimin'e 'bu mu?' dercesine baktığımda kafasını olumsuz anlamda salladı.
Diğer sayfayı çevirdiğimde bana tepki vermemişti. Yine annemin düğün fotoğrafı ve benim küçüklüğüm.
Sonraki sayfayı çevirdiğimde yine aynı karelerdi neredeyse. Tepki vermemişti.
Sonraki sayfayı çevirdiğimde konuştu. "Burada kal."
Başımı sallayıp resme baktım. Annemin lise arkadaşlarıyla çektirdiği çok güzel bir fotoğraftı.
Ama ben herhangi bir ayrıntı görememiştim. Jimin'e dönüp konuştum.
"Jimin, burada hiç bir şey yok ki?"
Başını sallayıp konuştu. "Dikkatli bak"
Dudağımı kemirerek resme baktığımda. Yine bir şey görememiştim. Ayrıca ne görmem gerektiğini bile bilmiyordum.
Artık öğrenmem gerekircesine konuştu. "Annenin arkadaşlarına dikkatli bak."
Hepsine teker teker baktığımda annemin yanındaki kişi dikkatimi çekmişti.
Bu jimindi!
"E b-bu sensin!"
Başını olumsuzca sallayıp bana baktı. "Hayır. Bu benim babam."
Kaşlarımı çatıp ona baktım. "Ne yani senin babanla benim annem eskiden arkadaşlar mıymış?"
Resme bakıp tekrar gözümü jimin'e döndürdüm. "İyi de bu o kadar önemli bir şey değil ki. Çocukları olarak karşılaşmışız o kadar. Hala ne bu kadar gizemli anlayamıyorum."
Bana bakıp derin bir nefes aldı. "Onlara dikkatli bak Rosé. Bir şey dikkatini çekmeli."
Yan yana duran jimin'in babasıyla benim anneme baktım.
Herşey çok normal gözüküyordu. O zamana göre ikiside garip değildi. Ta ki bir şey dikkatimi çekene kadar.
Annemin bileğinde 'sung yeon ♥ min ho' yazıyordu.
İyi de ne alakaydı?
Jimin içimi okumuş gibi konuştu. "Annenin gerçek adı eun ji değil rosé. Gerçek adı sung yeon."
Öğrendiğim yeni gerçekle şok olurken aklıma gelen şeyle baygınlık geçirmek üzere gibiydim.
Telaşla ona doğru konuştum. "Jimin. Babanın adı ne?"
"Min ho."
Şaşkınlıktan ağzım 'o' şeklini alırken fotoğrafa bakıyordum. Annem babamla görücü usülü evlenmişti bunu biliyorum.
Aşık olması sorun değildi. Ama jimin'in babasıyla olması bana çok garip gelmişti.
Jimin onlar olduğunu söylemese jiminle ben sanacaktım.
Bu ciddi bir tesadüftü.
Aniden gözüme takılan ikisinde parmağında takılı çift yüzüğüyle dona kaldım.
"İkiside birbirini çok seviyormuş. Evlenmek isteyince aileleri izin vermemiş. Gizli evlenmek üzerelerken onkarı yakalamışlar. Sonra da hiç tanımadıkları biriyle evlenmek zorunda kalmışlar."
Verdiği bilgiye minnettar olmuştum. Kafam biraz karışıktı ve bu olayları biraz daha anlamama sebep olmuştu.
Ona dönüp meraklı gözlerle konuştum.
"Yakın zamanda karşılaştıkları için mi annem avusturalya ya apar topar gitti? "
Başını olumlu anlamda sallayınca annemi düşündüm. Kim bilir nasıl hissediyordu.
Elimi tutup ona bakmamı sağladı. "Hala birbirlerine aşıklar."
Söylediği sözle ağzım açıldı. Belki de o yüzden annem sebepsiz yere ağlıyordu çoğu gece. Kavuşamamıştı.
Eli hala elimin üstündeyken bana en içten bakışını atarak konuştu.
"Ve sana dürüst olmam gerekirse...Bizim birbirimize aşık olmamızı istemiyorlar."
Bir süre kalbimin hızlı atışlarını dinledim.
Her şey yeni başlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coincidence°Jirosé
Fanfiction"Rosé!" Bir anda Jimin'in şaşkınlıkla bir fotoğrafa bakan silüetine yaklaştım. Bu fotoğraf... Rüyamızdaki fotoğrafla aynıydı! Annemle bay min ho yan yanaydı ve ellerinde çift bileziklerinden vardı. Ben jimin'e baktığımda o da eş zamanlı olarak ba...