Azalan yorumlar moralimi bozuyo. Lütfen satır aralarına yorum yapın.
(Rosé)
Sonuna kadar doldurduğum bavuluma tekrardan baktım. Her şey hazırdı.
Annemi ikna etmeyi başarmıştım ama şimdilerde tatil yapmayı istemişti. Bu yüzden hemen hazırlanmıştık.
Annem Avusturalya'dan direk Busan'a uçakla gidicekti. Biz de arabayla yola çıkacaktık.
Ben, jimin ve bay min ho.
Bunu bizimkilere söylememiştim çünkü nasıl tepki vereceklerini tahmin edebiliyordum.
Dışarıdan korna sesi duyunca gelenlerin jiminler olduğunu anlamam uzun sürmedi.
Heyecanla gerginlik karışık bir halde evden çıkıp kapıyı iyice kilitledim. Yaklaşık dört gün burada olmayacaktım sonuçta.
Bavulumu sürükleyerek biraz ileride olan arabaya doğru yürüdüm.
Aslında jimin'e biraz sinirli olduğum söylenebilirdi. Hem neden onları buluşturduğumuzu söylemiyor hem de benden uzaklaşma diyordu.
Yaptığı hareketlere girmiyorum bile.
Arabaya ulaştığımda bagajı açıp bavulumu yerleştirdim. Ardından da arka kapıyı açarak kendimi içeriye attım.
Ön taraftan bana bakan iki çift göze olabildiğince samimi gülümsemeye çalıştım. Açıkçası bu iki kişi beni gerginleştiriyordu.
Belki hayatıma girdikleri andan beri hayatımın düzgün gitmemesinden dolayıdır diye düşündüm.
Bay min ho başını önüne çevirip yola baktı. Jimin ise bana bakmaya devam ediyordu.
Bu şekilde bana uzun gelen birkaç saniyeden sonra kendimi rahatsız hissedip konuştum.
"Merhaba Jimin."
"Merhaba Rosé" benim saklayamadığım gerginliğimi o kusursuz ve yumuşak sesiyle rahatlatmıştı.
O da yola döndüğünde arabaya bindiğimden beri tuttuğum nefesimi bıraktım.
Neden bu kadar gergin hissettiğimi bende bilmiyordum.
Jimin yolu sürmeye başladığında dikkatimi jimin'in yüzünden çekip yola verdim. Her zaman gördüğüm yollar olmasına rağmen etrafı izlemek kafamı dağıtmaya yarıyordu.
Bay min ho buradayken jiminle rahat rahat konuşamazdım. Bizzat kendisi bize çok samimi olmamamız gerektiğini söylemişti.
Gerçekten jungkook'un dediği doğru olabilirdi. Jimin'in derdi anne babasının da izin vermesi sonucunda benimle sevgili olmak istiyor olabilirdi.
Başımı kimsenin görmemesine dikkat ederek olumsuzca salladım. Jimin bana aşık olamazdı.
Ayrıca ona sormadan kesin bir hüküm süremezdim.
İlk yalnız kaldığımız zamanda ona bunu sormaya karar verdim. Yoksa bu kadar düşünmekten dolayı kafamın ağrıması dışında başka bir işe yaramıyordu.
"Annen nasıl izin verdi?"
Aniden arabanın içindeki sessizliğin bozulmasıyla titredim. Konuşan bay min ho'ydu.
"Babamı annemi ikna etmesi için aramıştım. O herşeyi halletmiş."
Başını hafifçe sallayıp önüne döndü.
Bu adamın annem hakkında konuşmasını ya da soru sormasını istemiyordum.
Sonuçta annem bay min ho'ya ve bay min ho da anneme aşıktı.
Benim babamda onlardan bağımısız biriydi.
"Ara verelim mi?"
Jimin soruşuyla kaşlarımı çattım. "Daha yeni çıkmadık mı yola."
Bay min ho boğazını temizleyerek beni cevapladı. "Bir buçuk saat oldu yola çıkalı."
Gözlerimi kocaman açıp ona baktım. Zaman çok hızlı geçiyordu.
"Aslında ara vermesekte olur. Siz ara vermek istiyor musunuz?"dedi jimin.
Bay min ho. "Evet. Benim ara vermem lazım." dedi.
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Daha gizli nasıl söyleyebilirdi ki?
"Rosé?"
Bana dikiz aynasından baktığında gözümü yola çevirip soğukça konuştum.
"Benim için sorun yok."
Başıyla onayladıktan sonra sağ tarafımızda bulunan mola yerine arabayı sürdü.
Yabancı olduğum yollar beni kötü hissettiriyordu. Şu zamana kadar korede sadece seoul'u görmüştüm.
Jimin arabayı park ettiğinde bay min ho dışarı çıktı. Arabada jiminle yalnız kalmıştık.
"İyi misin? Babamın yanında soramadım. "
Başını hafifçe çevirmiş bana bakıyordu. Gülümseyip onu onayladım.
"Evet. İyiyim."
Derin bir nefes alıp ekledim. "Sadece annemin vereceği tepkiden korkuyorum."
Başını sallayıp beni onayladı.
Sanırsam şu anda sormanın tam zamanıydı.
"Jimin..."
Başını tekrar arkaya çevirip bana baktı. Dudağımı yalayarak konuştum.
"Neden annemle babanı buluşturduğumuzu hala bana söylemedin."
Başını öne düşürüp tekrar bana baktı. "Bunu öğrenmek istemiyeceğinden eminim."
Kaşlarımı çatıp başımı salladım. "Hayır. Gerçekten çok merak ediyorum ve söylemeni bekliyorum."
Onu uzun süre beklemeye başlayınca gözlerini kaçırıp konuştu. "Rosé. Şimdi olmaz. Zamanı değil."
Bıkkınca nefes verip saçımı arkaya attım. "Jimin sinirlenmeye başladım. Neler oluyor?"
Gözlerini benden kaçırmaya ve beni duymuyormuş gibi yapmaya çalışıyordu. Bir de rahatsız gözüküyordu.
Bıkkınca nefes alıp tekrar konuştum. "Jimin neden yaptığımı bilmediğim birşey için strese girmek istemiyoru..."
"Çünkü senden hoşlanıyorum."
Söylediği sözle başını arkaya atıp saçlarının sallanmasına izin verdi.
Benim hissettiğim duygu karmaşası ve kalp atışlarım ise sıradışıydı.
Yutkunup ona anlamsızca baktım. Jungkook haklıydı. Anneme ve babasına sormadan bana açılmak istemiyordu.
Ve ben herşeyi mahvetmiştim.
"Seni öpmemin sebebi buydu. Ne hissettiğimi anlamak istiyordum."dedi sıkıntılı bir biçimde.
Bense sadece ona anlamsızca bakıyordum. Direk şoka girmiştim.
O sırada gelen bay minhoyla birlikte jimin kendini toparladı. Bense hala öylece bakıyordum.
Sanırsam kalbimi hissetmiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coincidence°Jirosé
Fanfiction"Rosé!" Bir anda Jimin'in şaşkınlıkla bir fotoğrafa bakan silüetine yaklaştım. Bu fotoğraf... Rüyamızdaki fotoğrafla aynıydı! Annemle bay min ho yan yanaydı ve ellerinde çift bileziklerinden vardı. Ben jimin'e baktığımda o da eş zamanlı olarak ba...