(Rosé)
Park_chim: Rosé ben geldim.
Jimin'in bildirimini okuduğumda heyecanla yerimden kalkatım ve hızla evden çıktım. Annem öldüğü için artık babamla birlikte yaşıyordum. Babam annemin ölümünden sonra iyice huysuzlaşmıştı.
Bu yüzden yaklaşık iki haftadır dışarı çıkmama izin vermiyordu. Bana annelik yapmaya çalışıyordu. Dışarısının soğuk olduğunu bahane edip beni dışarı çıkarmıyordu.
Bugün sabah erkenden gitmişti. Ben de fırsat bu fırsat diyerek jimin ile buluşmak istemiştim. İki hafta boyunca sadece telefondan konuşmak katlanılır bir şey değildi.
Evin önündeki arabadan jimin'in çıkmasıyla birlikte hızlı adımlarla onun yanına gidip kollarımı boynuna doladım. O da aynı şekilde hızlıca kollrını belime dolamıştı.
"Özlettin kendini."
Jimin'in söylemiyle kıkırdadım. "Benim bir suçum yok ki. Babam bırakmadı bir türlü."
İkimizde geri çekildik. Jimin heyecanla konuşmaya başladı. "Şimdi nereye gitsek diye düşündüm. Kimsenin olmayacağı, baş başa olacağımız bir yere gitmek istedim. Hava soğuk ama sahilde kimse olmaz şimdi oraya gidelim."
Gülümseyerek başımı salladım. Onay alır almaz ikimizde arabaya oturduk. Jimin ile baş başa olmak çok heyecan vericiydi.
Yolu sürmeye başladığında üzücü bir ses tonuyla konuştu. "Sana iki tane haberim var biri iyi biri kötü."
Merakla ona baktım. Onun sormasına gerek kalmadan konuştum. "İlk önce kötü olanı söyle."
Derin bir nefes alarak konuştu. "Benim dersimden kalmışsın."
Üzüntüyle yerime sindim. Üst üste o kadar çok şey yaşamıştım. Jimin'den ayrılmam, annemin ölümü, babamı üzgün görmek...
Benim bile duyamayacağım bir ses tonuyla konuştum. "İyi haber neymiş?"
Dudaklarını dişlerinin arasına aldı ve heyecanla konuştu. "Beni daha çok göreceksin."
Bir anda kıkırdamaya başladım. Ruh halimi anında değiştirmeyi iyi biliyordu.
"Ah jimin. Az önce ağlamak üzereydim. Şimdi ise beni güldürmeyi başardın. "
Kıkırdamaya devam ettiğimde bana bakmadan konuştu. "Senin bir gülüşün için dünyaları veririm."
Utanarak başımı öne eğdiğimde tekrar konuştu. "Meleğim."
O kelimeyi duyar duymaz bacağına vurdum. "Ya jimin sus. Alışamadım hala bu işe."
Gülmekten neredeyse kaza yapacaktık. Jungkook ile bile bu kadar eğlenmemiştim.
Sahilin biraz ötesine arabayı park etti. Arabadan indiğimde jimin yanıma gelerek belimden tuttu ve yürümeye başladık.
Bir anda gözlerim dolduğunda jimin bana merakla baktı. "Ne oldu Rosé?"
Burnumu çekerek cevap verdim. "Bilmiyorum. Burası bana annemi hatırlatıyor."
Denize doğru baktığımda dudağım titemeye başlamıştı. "Jimin ben annemi çok özledim."
Sarılıp saçımı okşamaya başladı. Daha fazla ağlamamaya çalıştım. Göz pınarlarım çoktan kurumuştu.
Uzun bir süre böyle kaldıktan sonra geri çekilerek jimin'e baktım. "Tamam ben iyiyim. Daha fazla duygusallığa gerek yok."
Elimi tuttuğunda gözlerimi kaçırdım. "Üzülme artık. Lütfen."
Başımı olumlu anlamda salladığımda yürümeye başladık. Bir süre sessizce etrafı izledim.
Annemle koreye taşındıktan sonra hep buraya gelirdik. Yazın beraber dondurma yer, kışında sıcak bir kahve içerdik.
Sevdiğim herkes hayatımdan uçup gidiyordu. Jimin'in de beni bırakmasından korkuyordum.
"Jimin."
Bana baktı. "Efendim meleğim."
Artık meleğim demesini kafaya takmıyacaktım. Alışmam gerekiyordu sonuçta.
"Sen de beni annem gibi bırakmayacaksın değil mi?"
Gülümseyerek durdu ve alnıma kocaman bir öpücük kondurdu. "Öyle bir şey yapmaya cesaret edemem Rosé. Senin tahmininden daha çok seviyorum seni."
Dudağıma yönelip küçük bir öpücük bıraktı. Tebessüm ettim ve yürümeye devam ettik.
"Rose!"
Adımın nereden seslenildiğini anlayamadan etrafıma bakındım. Tam karşımızdan babam geliyordu. Hemen elimi jimin'in elinden çektim.
Bana yaklaşarak fısıldadı. "Baban mı?"
"Evet."
Yanında babamın yaşlarında bir adam ve benim yaşlarımda bir çocuk vardı. Babamın yanıma gelmesini bekledim. Yanıma geldiğinde konuşmaya başladı.
"Bu adam kim?"
El ele tutuştuğumuzu görmemesini dileyerek konuştum.
"Arkadaşım baba."
Yalan değildi. Arkadaşımdı. Erkek arkadaşım.
"Niye çıktın ki evden?"
Ben tam cevap verecekken beni susturarak konuştu. "Neyse tamam bunun bir önemi yok. Biz de eve, senin yanına geliyorduk."
Ne olduğunu anlayamadan merakla babamın yanındakilere baktım. "Bu benim arkadaşım. İlkokuldan beri. Bu da onun oğlu Taehyung."
Eğilerek selam verdiğimde jimin'in eli yumruk yaptığını gördüm. Selam vermem bile onun beni kıskanmasına sebep oluyordu
"Rosé. Taehyung aynı zamanda evleneceğin adam."
"NE!? "
Finale son 10!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coincidence°Jirosé
Fanfiction"Rosé!" Bir anda Jimin'in şaşkınlıkla bir fotoğrafa bakan silüetine yaklaştım. Bu fotoğraf... Rüyamızdaki fotoğrafla aynıydı! Annemle bay min ho yan yanaydı ve ellerinde çift bileziklerinden vardı. Ben jimin'e baktığımda o da eş zamanlı olarak ba...