&16

1.9K 230 227
                                    

(Rosé)

Sıcacık çayımı aldım ve banklarda oturan jimin'in yanına yürüdüm.

Annem ve bay min ho gezmek istediklerini söylemişlerdi. Jiminle ben itiraz etsek de dinlememiş ve gitmişlerdi.

Bahçenin güzelliğine dalan jimin'in yanına oturdum. Beni fark etmemişti.

"Güzel bir yer dimi jimin?"

Merakla bakıp sırtımdaki şalı düzelttim. Bana döndüğünde derin bir şekilde bakıp yutkundu.

"Haklısın. Seninle daha güzel bir yer."

Durup birkaç saniye ona baktım. Bana aşık olmasını hala sindirememiştim. Ne tepki vereceğim hakkında da hiçbir fikrim yoktu.

"Bir sürü aşk yaşadım ama seninle olan bu hissi daha önce hiç yaşamadım Rosé" diye devam etti.

Bahçeye bakarak ve çok dalgın bir şekilde konuşuyordu. Nefesini de düzenlemeye çalışıyordu.

Bense utanmadan dediklerini dinliyordum. Son zamanlarda çok yakınlaşmıştık ve ona karşı olan güven duygumun artması ile utangaçlığım da azalıyordu.

"Seni her zaman yanımda istiyorum. Sanki yanımda olmazsan seni kaybedicekmişim gibi."

Yavaşça bana baktı. Gözlerimin içine bakmaya başladığımda sıcakladığımı hissettim ve kafamı bahçeye döndürdüm.

"Peki sen ne düşünüyorsun?"

Garip sorusunun ardından gözümü bahçeden ayırmadan konuştum.

"Bilmem. Düşündüklerimi anlamlandıramıyorum."

Aramızda kısa bir sessizlik hakim oldu. Bununla birlikte kuşların cıvıltısını dinleyebilmiştim.

Böyle güzellikler olsa da hayatta acı gerçekler de vardı.

Benle jimin'in yaşadığı durum gibi.

"Seni her gece düşünüyorum Rosé..."

Arkasını yaslanıp devam etti.

"Senin de benden hoşlanıp hoşlanmadığını düşünüyorum. Net bir cevap vermiyorsun."

Ona dönüp baktığımda yüzümdeki acıyı görmüştüm. Bu durumda ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu.

"Rosé. Bana net bir cevap ver."

Sadece dondum kaldım. Jimin bana daha çok yaklaşarak gözlerimin içine baktı.

"Çıkma teklifi değil. Sadece seviyor musun? Sevmiyor musun?"

Yutkunarak ona baktım. Sadece dilim tutulmuştu. Hiç bir şey söyleyemiyordum.

Bana yakın olması yetmiyormuş gibi bir de net bir cevap istiyordu.

Belki de 1-2 ay olmuştu tanışalı. Ama onu tanıdığımdan beri hayatım bir türlü durulmuyordu.

Bu yüzden ona karşı ne hissettiğimi de kendime açamamıştım.

Derin bir nefes aldım. "B-ben..."

"Abla bu çiçekleri sizin için topladım."

Yanımıza gelen yaklaşık beş yaşlarındaki çocuğa döndüm ve derin bir nefes aldım.

Beni kurtarmıştı.

Gülümseyerek ona doğru eğildim. Elindeki papatyaları otelin ön bahçesinden almış olmalıydı.

"Senin adın ne bakalım?"

"Hana" dedi kısaca. Tekrar gülümsedim ve elindeki papatyaları aldım.

"Ne güzel bir ismin varmış." dedi jimin. Benim gibi o da eğilmişti. Kızı inceliyordu.

Papatyaları kısaca koklayıp mutlulukla gülümsedim. "Teşekkür ederiz Hana."

Aramızda sesszilik olduğunda bu şirin kıza merakla bakarak konuştum. "Annen baban nerede hana?"

İşaret parmağını yukarı doğru kaldırarak konuştu. "Cenette."

Bütün gülümsemen solmuştu. Yutkunarak jimin'e üzüntüyle baktım. O da benim gibi bakıyordu.

"Sen kiminle yaşıyorsun?"diye sordu jimin bu güler yüzlü kıza.

Bu sefer işaret parmağıyla sağ tarafını gösterdi. "Ablam ve abimlerle."

Onlara doğru bakıp başımla kısa bir selam verdim.

"Keşke siz benim annem ve babam olsaydınız."

Hüzünle baktığında kıkırdadım. "Nedenmiş o?"

Dudağını büzüp şımarıkça konuştu. "Çünkü sen çok güzelsin, o da çok yakışıklı. Çok yakışıyorsunuz."

Sözleri bitirdiğinde alkışlamaya başladı. Jimin güldü ama ben sadece donukça baktım.

"Hanaa hadi gitmemiz lazım."

Hana'nın ablası bağırdığında hana boynuma sarılıp geri çekildi. "O çiçeklere iyi bak olur mu?"

Başımı salladığımda neşeyle koşarak ablasının yanına gitti. Bizi duymayacağından emin olduğumda kendi kendime konuştum.

"Asla çocuk yapmayacağım."

Jimin kaşlarını çatarak bana baktı. "Neden?"

Bıkkınca nefes vererek ona baktım. "Hayat çok acımasız. Şuraya bak. Kendi canımdan birisinin incinmesini istemem."

Birşey demeden sustu. Bense aklıma yeni gelmiş olan konuyu jimin'e açtım.

"Jimin bay minho ile annem çok yakınlaşmaya başladılar. Ne yapacağız. "

Dudağını büzüp kısaca cevap verdi. "Hiç bir fikrim yok."

Onun da bu konuda morali bozuk olduğunun farkındaydım. Babasının böyle davranması normal olarak hoşuna gitmiyordu.

Bir anda kendimi onu incelerken bulduğumda kafamı hafifçe salladım.

Kabul. Ondan hoşlanıyordum.

Ama hala aşk diyemezdim.

Kafamın dağılması gerekiyordu. Belki banyo yapmak bile iyi gelebilirdi.

Çayımın bittiğini gördüğümde ayağa kalktım. Odama gidip dinlenecektim.

Tam yürüyecekken jimin her zamanki gibi kolumu kavradı ve benim ona dönmemi sağladı.

"Benimle çıkar mısın?"

Aniden konuşmasıyla afalladım.

Hayır diyemezdim.

Ama evet de diyemezdim.

Sadece hayatı resetlemek istiyordum.

Coincidence°Jirosé Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin