&21

1.7K 233 136
                                    

(Rosé)

Dudaklarımızı ayırdığımda ellerimi onun yanaklarına çıkartıp konuştum. "Jimin. Bugün bende kalır mısın?"

Bir süre gözlerime baktıktan sonra başını olumlu anlamda salladı. "Evet. İstersen yanında sonsuza kadar kalırım."

Sadece gülümsedim. Öyle bir şey olmayacağını o, benden daha iyi biliyordu.

Aramızda sessizlik oluşunca gözlerimi saate çıkarttım. Çoktan öğlen olmuştu bile. Uykum ağır olduğu için geç saatlere kadar uyumuştum tabi.

Ama aç hissetmediğim için yemek yemeyi teklif etmeyecektim.

Jimin'in gözlerine bakıp konuştum. "Dışarı çıkalım mı?"

Başını olumlu anlamda salladığında ona bekle işareti yapıp odama geçtim.

Hızlıca giyinip hafif bir makyaj yaptım ve yanıma telefonumu alarak salonda beni bekleyen jimin'in yanına gittim. Pencereden dışarıyı izliyordu.

"Ben hazırım."

Seslendiğim anda gülümseyip ayağa kalktı. Yanıma doğru yürürken ben de kapıya doğru yürüyüp evden çıktım.

O da yanıma geldiğinde kapıyı kapatıp kilitledim. Arkamı döndüğümde jimin aniden elimi tuttu.

Bu beni bir anda panikletmişti ve bende elimi hızlıca çektim. "Jimin birisi görebilir."

Omuz silktiğinde gözlerimi kocaman açıp ona baktım. "Bırak görsünler Rosé. Birbirimizi ne kadar sevdiğimizi görsünler."

Tekrar elimi tuttuğunda ısrar etmedim. Yürümeye başladık.

"Nereye gidelim jimin?"

"Sahile gitmeye ne dersin."

Gülümseyip başımla onayladım.

Aslında sevgili meselelerini çok cıvık bulurdum. Ama jimin farklıydı.

Sahile geldiğimizde bir banka oturup denizi seyretmeye başladık. Tahminlerimce bugün çok güzel geçecekti. 

Jimin ile tanıştığımız ilk günü hatırlıyorumda yakışıklıydı ama onu. Hakkında bu şekilde düşünmemiştim. Ayrıca o gün beni büyük bir çıkmaza sokmuştu.

Hayatıma girdiğinden beri herkesden farklıydı zaten.

"Pamuk şeker ister misin?"

Jimin'in sorusuyla ona döndüm. Elimde ne zaman aldığını bilmediğim iki pamuk şeker vardı.

Başımı olumlu anlamda salladığımda birini bana uzattı. Elime aldığımda dondurma gibi yemrye başladım.

Normalde elle yenilmesi gerektiğini biliyordum ama bu daha zevkliydi.

Pamuş şekerim bittiğinde her yerimin yapış yapış olduğunu hissettim. Ama bundan çok fazla rahatsızlık duymamıştım.

"Bekle."

Jimin'in ikazıyla ona doğru döndüm. Bana yaklaşmasıyla birlilte kaşlarımı çattım.

Dudağımı yalayıp geri çekildiğinde sırıttı. "Lezzetliymiş."

Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp etrafımı kolaçan ettim. Ama keşke etmeseymişim. Jimin'e dönüp konuştum. "Jimin herkes bize bakıyo."

Kıkırdadığında ayağa kalktım ve yürümeye başladım. "Ben gidiyorum jimin. Sen istediğini yap."

Yürürken kolumdan tuttu ben de ona döndüm. "Tamam özür dilerim. Kendimi durduramadım."

Ona sert bir şekilde baktığım aegyo yapmaya başladı ben bıkkınca nefes verip konuştum. "Tamam bay park. Sizi affettim."

Gülümsediğinde yürümeye devam ettim. Bir anda benim önüme geçip eğildi ve arkasını döndü.

"Hadi atla."

Şaşkınca onun sırtına baktım. Ne yani liseli gençeler gibi beni sırtına mı alacaktı?

"Hadi rosé. Bu kadar inatçı olma."

Derin bir nefes alıp bacaklarımı onun beline kollarımı da onun boynuna sardım.

Bir anda havalandığımda kötü oldum. Bir de koşmaya başladığında içimde ki çığlığı tutmakta başarılı olamamıştım.

Jimin deli gibi koşarken rüzgardan saçlarım sürekli yüzüme yapışıyordu.

"Jimin yavaşlaa! "

"Kollarını aç."

"Ne?! "

"Kollarını aç dedim."

Yavaşça kollarımı onun boynundan çektim ve kocaman açtım. O anda hissettiğim ferahlık kendimi iyi hissetmemi sağlamıştı.

"Wuhuuu."bağırdığımda jiminde kahkahalarla gülmeye başladı. Bizim eve geldiğimizde durup beni yere indirdi. Hiç düşünmeden kollarımı onun boynuna sardım ve yanağından öptüm.

"Seni seviyorum jimin. "

"Emin ol ben seni daha çok seviyorum."

İkimizde kıkırdadığımızda ayrıldık ve evin anahtarını cebimden çıkarıp kapıya doğru yürüdüm.

Kapıyı açtım ve ikimizde eve girdik. Duvardaki saate baktığımda çoktan beşi geçtiğini gördüm.

O kadar kalmış mıydık?

Jimin'i telefon görüşmesi yaparkem gördüğümde merakla ona doğru yürüdüm. Beni görünce telefonu kapattı.

"Kiminle konuşuyordun?"

Gülümseyip telefonu koltuğa attı. "Pizza sipariş ettim."

Dişlerimi göstererek güldüm. Uzun zamandır lezzetli bir şeyler yemiyordum. Odama geçtim ve üstümü değiştirdim. Yorulmuştum.

Zil sesini duyunca koşarak kapıya gittim. Jimin çoktan parayı falan vermişti. Pizza kutusuyla içeri geçiyordu.

Ben de onun arkasından yürüdüm. Ortadaki sehpaya yemek ve içecekkeri koyduğunda dizlerimin üzerine çökerek yemeye başladım.

"Teşekkürler jimin."

Sesli bir şekilde gülüp konuştu. "Asıl ben teşekkür ederim. Sen çıkma teklifimi kabul etmesen şu anda bu kadar mutlu olamazdık."

Gülmekle yetindim. Sevgili olmamızın ilk günü bitmek üzereydi.

Yemek bitince ortalığı toparlayıp odama geçtim. Telefonla jungkook'a herşeyi anlattım. Arada sinirden gülüyordu. Hatta bana jiminden ayrılamı istedi. Eğer ayrılmazsam zararıma olacakmış

Haklıydı aslında. Ama ayrılsamda zararımaydı.

Jimin odama pat diye girince gözlerimi kocaman açtım. Beni korkutmuştu.

"Yatma zamanı."

Gülümseyerek yatağımı açtığında beraber yatmanın heyecanıyla onun yanına girdim. Onun kokusuyla uyumak beni dünyanın en mutlu kızı gibi hissettiriyordu.

Ama mutluluğumu bastıran bir duygu vardı.

Endişe.

Jimin'i kaybetme endişesi.

Bu hissi şu anda yok etmek için jimin'e sıkıca sarıldım.

Bir daha bırakmamak dileğiyle gözlerimi kapattım.

Her ne kadar dileğim gerçek olmasa da...

Coincidence°Jirosé Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin