&23

1.6K 214 150
                                    

(Rosé)

Gözümden bir yaş aktığında hızla onların yanından geçtim. Beni görmemişlerdi bile. Belki de çoktan sevgili olmuşlardı.

Arkamdan jimin'in geldiğini hissedebiliyordum. Muhtemelen onu da görmemişlerdi. Ve muhtemelen o da benim gibi şaşkındı. Ama yine de hızımı düşürmeden evime yürümeye devam ettim.

Evin kapısının önüne geldiğimde cebimden hızla anahtarı çıkardım ve titreyen ellerimle kapıyı açtım. Jimin'in girmesi için kapıyı açık bırakarak odama yöneldim.

Odama girip kapıyı kilitledim ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Niye bu kadar zordu herşey? Niye herşey üst üste geliyordu?

Niye tam birbirimize açılmış ve tam anlamıyla kavuşmuşken önümüze engeller çıkıyordu.

Hayat tamamen imtihandı. İnsanların mutluluğunu ve sabrını sıfırlayan kocaman bir imtihan.

Kapının önüne çöküp ağlamaya devam ettim. Kapı kapanma sesi duyduğumda jimin'in geldiğini anlamıştım.

Kapıma vurulduğunda ilk başta korksamda kendimi sakinleştirdim. Jimin bağırmaya başladı. "Rosé. Aç şu kapıyı!"

Bütün hıçkırıklarımı durdurup tamamen sessizleştim. Şu anda tek istediğim yalnız kalmak ve uyumaktı.

"Rosé. Bak nolur aç şu kapıyı. Konuşalım."

Görmeyeceğini bilsem de başımı olumsuz anlamda salladım. Jimin şu anda en ihtiyacım olan kişi olsa da ona kötü birşey söyleyip sonumuzu getirmek istemiyordum.

"Rosé..."

Son kez gücü tükenmiş gibi adımı söyledikten sonra pes etmiş olmalı ki bir daha onun sesini duymadım.

Yatağıma doğru ilerledim ve örtüsünü açıp içine girdim. Herşeyi düşünmüştüm. Ama onların sevgili olabileceğini asla.

Jimin'in duymamasını isteyerek sessizce ağlama devam ettim. Bizi görmemişlerdi.

Birbirlerine o kadar dalmışlardıki bizi görmemişlerdi!

Nasıl bir tesadüftü bu? Biz onların gençliğiydik. Onlar da bizim yaşlılığımız.

Sadece... Sadece herşeye bir anda son vermek istiyordum. Belki başka bir ülkeye gitmek, belki başka bir adamla evlenmek, belki... İntihar etmek.

Kafamı olumsız anlamda salladım. Böyle birşey yapmayacaktım. O kadar delirmemiştim daha.

Daha dün sevgili olmuştum onunla ama hemen önümüze engeller çıkmıştı. İşte biz bu yüzden imkansızdık.

...

Gözlerimin ne ara kapandığını bilemeden etrafıma baktım. Hava kararmıştı ve etraf sessizleşmişti.

Ama işin garibi gözümden hala yaş akıyordu. Uykumda bile ağlamaya devam etmiştim

Yatağımın karşısındaki duvar saatine baktığımda saatin akşam sekizi geçtiğini gördüm. Belki de jimin çoktan gitmişti.

Eğer gitmemişse ona sarılacaktım. Ve büyük ihtimalle son sarılmamız olacaktı.

Ayağa kalktığımda biraz başım dönse de kendime gelmeyi başardım ve denge de kaldım. Kapıya doğru yürüyerek elimi kilide götürdüm.

Jimin içeride olabilirdi. Ses yapmadan kilidi açmaya çalışsam da bunu başaramamış ve ses çıkarmıştım. Duymamış olmadını umarak kapıyı açtım.

Odamdan çıkıp salonun kapısına baktığımda jimin'in bana baktığını gördüm. Muhtemelen berbat görünüyordum. Tamamen dağılmıştım.

Bana hızlı nefesler alarak bakıyordu. Galiba beni görmek için koşmuştu.

Bense ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. İkide bir ellerimle oynuyor ve dudaklarımı dişliyordum.

Dayanamayıp jimin'e baktım ve hızlı adımlarla onun yanına giderek sarıldım. Gözyaşlarım bu sırada yerçekimine dayanamamış birer birer dökülmüştü.

Jimin direk bana sarılmıştı. Saçlarımdan öpüp okuyordu. İç çekerek konuştum.

"Jimin..."

"Efendim rosé."

"Biz...biz imkansızız."

Daha sıkı sarıldığımda o da aynı şekilde bana daha sıkı sarıldı. Hiç bir şey söylememişti.

Geri çekildiğimde alnıma bir öpücük kondurup gözyaşlarımı sildi. Ellerini yanaklarıma koyup bir süre yüzümü inceledi.

"Rosé. Biz imkansız değiliz..."

"Jimin... Annemi gerçekten çok seviyorum. Eğer benim yüzümden mutluluğu bozulursa vicdan azabından yaşayamam."

Bir süre sadece bana baktığında yere doğru baktım. "Tamam gel. Sadece bugün beraber baş başa geçirelim.  Sonrasını düşünürüz."

Başımı salladığımda salona doğru yürüdük. Benim oturduğum koltuğun çaprazına jimin oturdu.

Bir süre sessizce oturduk. Belki de birbirimiz varlığı bile iyi geliyordu. Aynı ortamda bulunmanın bile tadını çıkarıyorduk.

Başımı kaldırdım ve eğilerek ona baktım.

"Jimin ben anneme nasıl söyleyeceğim?"

"Peki ben babama nasıl söyleyeceğim rosé?"

İkimizde başımızı yere doğru düşürdük ve aynı anda konuştuk.

"Bu tesadüfü biz değil hayat ortaya çıkardı."

Coincidence°Jirosé Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin