-ERTESİ SABAH-
Alarmla gözlerimi araladım ve rutin işlerimi halledip neşeyle masamın üstüne koyduğum giysilerimi giydim.
Hızlıca kahvaltı ettik ve annem beni okula bıraktı. Sınıfa girmemle kızların yanaklarına birer öpücük bıraktım. Can'a da sarıldım ve sırama geçtim. Çağrı uyuyordu. Sabahları erken kalkmayı sevmezdi. Ve okula geldiğinde ders başlayana kadar uyurdu hep, fırsatı kaçırır mı beyimiz? Sıraya başını koymuş olan uyumakta olan Çağrı'nın beline kollarımı doladım ve başımı sırtına dayadım. Bunu fark eden Çağrı mırıldandı: "Sevgilim..." Bu sözlerinin üstüne saçlarına bir öpücük kondurdum ve uzun bir süre bedenlerimiz birbirine geçmiş bir şekilde durduk.
Ders zilinin çalmasıyla başının altından tutup oturur hale getirdim. Bana bakarak tatlı bir ifadeyle gözlerini ovuşturdu. Sabahları dudakları kıpkırmızı, suratı şiş olurdu. Dudakları kıpkırmızı ve şişken çok daha öpülesi oluyordu ama ne yazık ki okuldaydık. Ben onun yüzüne bakarak bunları aklımdan geçirirken o da gülerek kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti. Şimdi başım onun boyun girintisindeydi ve kokusu ciğerlerime doluyordu her soluğumda.
Sonunda öğle arası olmuştu. Çağrı'nın elinden tutup yemekhaneye doğru sürüklemeye başladım. Bizimkiler de yanımızda yürüyordu. Yemeklerimizi alıp sürekli oturduğumuz masaya geçtik. Ben Çağrı'nın ardından yanına oturduğumda karşımızda Sezen ve Can oturuyordu, Çağrı'nın diğer yanında da Damla.
Bugün pek iştahım yoktu. Midem bulanıyordu. Çorbamdan birkaç yudum alıp salatamdan yemeye başladım. Çağrı da yemediğimi fark etmiş olacak ki masanın altında elini dizimin üstüne koydu ve "Güzelim yemeğinden de yesene." dedi.
"Ya Çağrı hiç yiyesim yok, midem bulanıyor." dedim. Bu sözlerimden sonra midemin bulandığını duymasıyla yüz ifadesini endişe kapladı. Ağzını açıp konuşmaya başlayacakken onu durdurdum, "İyi misin, ne oldu, hasta mı olacaksın diyeceğini biliyorum canım hiç boşuna kendini yorma. Ve iyiyim." ve saçlarını karıştırıp "Tamam hadi bunu düşünme artık." dedim neşelenmesini sağlamaya çalışarak.
"Endişeleniyorum." dedi kısaca. Yüzünden anlaşılıyordu endişesi zaten ama yersizdi. Sadece basit bir mide bulantısıydı. Onu sakinleştirmeye çalışıyordum. İki elimle masanın üstündeki elini tuttum ve gözleri gözlerimi bulduğunda, "Unut gitsin tamam mı, hem bilirsin ne derler kötüler ölmez." dedim gülerek.
Bu sözlerimin üstüne o da gülümsedi. "Ha işte şöyle." Sözlerimin devamını kulağına yaklaşarak sadece ikimizin duyabileceği bir ses tonuyla söyledim: "Beni güneş gülüşünüzden mahrum bırakmayın Çağrı Bey, yoksa sizin için acı sonuçları olabilir."
Dudakları muzipçe yukarıya kıvrıldı ve "Ne gibi sonuçlar?" dedi tek kaşını kaldırarak. "Ben de seni çok sevdiğin bir şeyden mahrum bırakırım o zaman." dedim alt dudağımı dişleyerek. Neyi kast ettiğimi anlamıştı. "Dayanabilir misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikayemiz (Düzenleniyor)
ChickLit"Ellerinin üzerimde gezinmesini seviyorum. Bana dokunman kutsal bir şey sanki. Sadece bana değsin istiyorum parmakların, gözlerin sadece bana böyle baksın, sadece benimle böyle gül istiyorum." Benim hissettiklerimi hissedebiliyor olması çok güzeldi...