Bölüm 25: Haşin Kızım Benim

104 18 3
                                    

-3 GÜN SONRA-

Yarın hastaneden çıkıyorduk, bugün burada olduğumuz bir aylık sürecin son günüydü. Çağrı kendisini fazlasıyla toparlamıştı. Hatta Atilla Bey'den onu erken bırakmasını bile istemişti ama doktorumuz buna izin vermedi. Kıpır kıpırdı, tazelenmiş gibiydi. Ben de öyleydim. Birbirimizin değerini daha iyi anlamıştık birlikte kaldığımız bu günler vesilesiyle. Ziyaretimize gelenler de oluyordu tabii. Yağız çabuk toparlamıştı, Sezen de bizde kalıyordu ve abim bundan pek bir memnundu. Fırsat kaçırmaz bey efendi. Derslerde arayı hızlıca kapatmıştık Çağrı'yla her gün çalışarak. Can ve Damla'nın bize çok yardımı dokunmuştu bu konuda tabii. Bize yardım ederken git gide daha da yakınlaşıyorlardı ve bu beni fazlasıyla sevindiriyordu.

Akşam yemeği geldiğinde Suzan Hemşire'ye selam verdim ve elinden tepsiyi alarak Çağrı'nın kucağına koydum. Artık hareket etmekte zorlanmadığı için benim yardım etmeme gerek kalmıyordu fakat tabii ki benim sevgilim ne yapıyordu, bana zorla yemek yediriyordu. Ah bu çocuk beni bir gün öldürecek.

Yemeğine yemeye başladıktan sonra beni yanına çağırdı. Evet yine yemeğinden verecekti bana. Normalde itiraz ederdim ama kavga etmek istemediğim için ikiletmeden yatağa oturup karşısında bağdaş kurdum. Dudaklarıma yaklaştırdığı kaşıktaki çorbayı içtim. Mercimek çorbasıydı. Tadı güzeldi. Çağrı'ya göre değildi ama ben tuzsuz ve yağsız yemeyi daha çok sevdiğim için bana abes gelmiyordu.

Yemekleri yedikten sonra tepsiyi sehpanın üzerine koydu. Evet bunu da ben yapıyordum eskiden ama artık beyimiz turp gibi olduğu için hallediyordu. Yanıma geri oturdu.

"Eee bugün ne yapacağız?" diye sordu. Her gün bir aktivite buluyorduk yapacak. Film izlemek, kitap okumak, ders çalışmak, yürüyüşe çıkmak, müzik dinlemek. Çokça vaktimiz vardı. Birlikte eğleniyorduk. Bugün ne yapabileceğimiz hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama oyun oynayabilirdik.

"Oyun oynayalım bugün." dediğimde kaşlarını çattı istemsizce. Böyle fazlasıyla çekici gözüküyordu.

"Ne oynayacağız güzelim?"

"Hiç yapmadım oynayabiliriz." dedim aklıma gelen fikirle.

"Genelde cezalı ve kalabalıkla oynanmaz mı?" Haklıydı ama iki kişi de eğlenceli olabilirdi.

"İki kişi de oynayabiliriz bence." Omuz silkti.

"Deneyelim."

Koltuğa oturduğumuzda sırtımı koltuğun başlığına dayayıp bir bacağımı içeri çekip diğerini sarkıttım. Rahat pozisyonumu bulmuştum. O da benim gibi sırtını koltuk başlığına dayadı.

"Oyun fikri senden çıktı, ilk sen sor." diyerek topu bana attı. Başımla onayladım.

A: Ben hiç aldatmadım.

Ç: Yapmadım bunu tabii ki.

Bu cevabının üstüne yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.

A: Sıra sende.

Ç: Ben hiç aldatılmadım.

A: Aldatıldım. Lise birinci sınıfta bir erkek arkadaşım vardı ama farklı şehirlerdeydik. O da sağ olsun beni en yakın arkadaşımla aldattı.

Ç: Bu seni kaçıran Savaş mı?

A: Evet sevgilim.

Ç: Hem suçlu hem güçlü ya.

A: Boş ver şu an içeride zaten.

Ç: Elimde değil. Neyse hadi sıra sende.

A: Ben hiç hırsızlık yapmadım.

Bizim Hikayemiz (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin