Canlarım benim bu bölümü yarın yayınlamış olmam gerekiyor aslında. Biliyorsunuz çünkü Salı, Cuma, Pazar bölüm atıyorum. Ama bugün yazmaya hiç vaktim olmadı ve gecenin bir yarısı başladım. Taslakta da kalmadığı için yetişmeyebilir. Yetişmediyse sizden çok çok özür dilerim, yetişmiş ve Cuma günü yayındaysa da iyi okumalar diliyorum.
-İKİ HAFTA SONRA-
Sabahın ilk ışıklarıyla gözümü açtım. Dün gece uyku tutmamıştı ve oldukça geç dalabilmiştim. Çağrı mı, onun üzerinde pireler uçuşmaya başlamıştı çoktan. Saate baktığımda 7'yi gösteriyordu. Yani 3-4 saat uyumuştum. Ama kendimi yorgun hissetmiyordum, aksine oldukça enerjiktim. Bir kez uyandım mı kolay uyuyamazdım, zaten ben uyuyana kadar diğerleri de uyanırdı. Anlayacağınız onlar uyanana kadar kendimi oyalayacak bir şey bulmam lazımdı. Bu da beni meditasyon yapabileceğimi düşünmeye itmişti.
Çağrı'nın kolları arasından zorlukla kurtulup pijamalarımı çıkardım. Nasıl olsa görmeyecekti, düzenli nefesleri uyuduğunun kanıtıydı. Hızlıca bir kısa tayt ve sporcu atleti geçirdim üstüme.
Baş ucundan telefonumu aldım ve kulaklıklarımı da taktım. Sözsüz bir müzik açtım ve bedenimi yatağa yaslayacak şekilde, yerde bağdaş kurdum. Vücudum güneşin usulca içeriye sızdığı pencereye dönüktü. Sakince gözlerimi kapattım ve bir süreliğine kendimi kapatarak iç dünyama odaklandım.
-45 DAKİKA SONRA-
Kulaklığımın kuşağımdan çekildiğini hissetmemle yavaşça gözlerimi araladım. Çağrı önünde eğilmiş sırıtıyordu. Saat 8'e geliyor olmalıydı, erken uyanmıştı. Telefonumdan müziği durdurup, kulaklıklarla beraber yatağa koydum.
"Erkencisin bugün." diyerek yatağın üstüne oturdum.
O da yanıma oturdu ve "Dün geç yatmamıştık." dedi. Dün yatağa geç girmemiştik aslında bir bakıma haklıydı. 12'ye geliyordu. Fakat benim uyumam çok zaman almıştı.
"Geç yatmamıştık da ben uyuyamadım."
"Niye güzelim?"
"Bilmem, uyku tutmadı işte. Bir sebebi yok."
"Diğerleri de uyanmadı daha."
"Uyur onlar biraz daha, boş ver."
"Denize girelim mi?"demesiyle gülümsedim. Sabah sahil bomboşken girmek bir başka zevkli olabilirdi. Bu tepkimle cevap vermeme gerek kalmamıştı, o anlamıştı. Dolaba yaklaşıp ona bir şort kendime de bir mayokini çıkardım. Şortunu alıp tuvalete girdi. Artık sürekli yanımda giyinmek için diretmiyordu, alışmıştı sanırım. Ben de hızlıca üstümdekileri çıkardım ve giyindim. Ben havlularımızı plaj çantama tıkıştırırken o da tuvaletten çıkmıştı. Pijamalarını dolaba geri koyarak beni beklemeye başladı. Güneş gözlüklerimi gözüme geçirip onun yanına ilerledim.
Birlikte sessizce evden çıkıp el ele sahile vardık. Tahmin ettiğim gibi kimse yoktu ve deniz çarşaf gibiydi. Şezlongları da açmamışlardı daha tabii. O yüzden hızlıca havlulardan birini yere serip eşyaları üstüne attım. Elbisemi de çıkarıp Çağrı'nın arkasından denize koşmaya başladım. O çoktan girmişti. Hatta nerede olduğunu bile kestiremiyordum. Denize atlayıp yüzmeye başladığımda bir anda dibe doğru çekildiğimi hissetmemle afalladım. Kafam da suyun altına girdiğinde gözlerimi araladım. Çağrı'yı görmemle dudaklarımda bir baskı hissetmem bir olmuştu. Denizin tuzlu suları altında öpüyorduk birbirimizi. Hayatım boyunca unutamayacağım anlardan biri de buydu işte. Onunla yaşadığımız hiçbir şeyi unutamayacaktım belki de. Kötü de olsa gülüp geçecektik. Biliyordum biz yıllar sonra da yan yana olacaktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikayemiz (Düzenleniyor)
Chick-Lit"Ellerinin üzerimde gezinmesini seviyorum. Bana dokunman kutsal bir şey sanki. Sadece bana değsin istiyorum parmakların, gözlerin sadece bana böyle baksın, sadece benimle böyle gül istiyorum." Benim hissettiklerimi hissedebiliyor olması çok güzeldi...