Gözlerimi açtığımda mekanın içindeki bir odadaydık. Çağrı yanımda oturuyor ve endişeli gözlerle bana bakıyordu. Kısık çıkan sesimle "Ne oldu bana?" diye mırıldandım. O da iç çekerek "Ağlarken yorgun düşmüşsün, bayıldın." dedi. Aklıma düştü olanlar, bir anda başıma anlamlandıramadığım bir sızı girdi. Elimi başıma koyup geçmesini beklerken gözyaşlarım yine akmaya başladı. Bugün böyle mi olacaktı? Benim yüzüme gülerken nasıl arkamdan bunu yapabilmişti? Ben ona güvenmiştim, evime, odama almıştım. O ne yaptı, beni bu hale soktu. Göz altlarını siyaha doğru giden mor halkalar kaplamış, ağlamaktan suratı şişmiş, bitap düşmüş bir kız haline getirmişti. Hem de ne zaman, 18 yaşıma girdiğim gece. Bunları düşündükçe daha da ağlıyordum. Hıçkırıklarım odayı inletiyordu. O kadar zor geliyordu ki bunu kaldırması, yorulmuştum artık. Çağrı'nın yanıma gelip dudaklarıma su dolu bir bardağı yaklaştırması ile dudaklarımı aralayıp suyun boğazımdan kayıp gitmesine izin vermiştim. Su bile yakıyordu boğazımı. Acıyla gözlerimi yumduğumda Çağrı'nın usulca yanağımı ıslatan gözyaşlarını sildiğini hissettim. Kafamı onun boynuna gömerek daha da şiddetli bir şekilde ağlamaya başlamıştım. Ben çok yakın arkadaşımı kaybetmiştim, hoşlandığım çocuğu da, içimdeki duygu kırıntılarını da. Ben bende güzel olan ne varsa kaybetmiştim bu gece. Umudum tükenmişti. Bütün inancım hıçkırıklarıma karışmıştı. Göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettiğimde "Uyuyunca geçer belki, belki hepsi bir kabustur." umuduyla kendimi uykunun kollarına bıraktım.
-ERTESİ SABAH-
Şiddetli bir baş ağrısıyla gözlerimi açtığımda bir kabus olmadığını fark ettim. Aniden gelen öğürme isteğiyle tuvalete koştum ve klozet kapağına yaslanarak içimdekileri boşalttım. Yüzümü yıkayıp odama geri döndüğümde elime ilk gelen kotla üstüne bir de kazak giyip çantamla beraber aşağıya indim.
Merdivenlerden inerken saçımı açtım, ellerimle hafif şekil verip masaya doğru ilerledim. Bana çevrilen endişeli gözlerle, "Ben yemeyeceğim." deyip salondaki koltuklardan birine kendimi attım. Arkamdan gelen abim de yanıma oturdu.
Y: İyi misin baş belası?
A: Nasıl gözüküyorsam o.
Y: Dün olanları biliyorum, canının yandığını da biliyorum ama ben hep senin yanındayım güzelim.
Diyerek bedenimi kollarıyla sardı. Şu an bu sarılmaya o kadar çok ihtiyacım vardı ki gözümden akan bir damla yaşı umursamadım. Annem de salona geldiğinde birlikte evden çıktık. Yol boyunca annemin sorularına ve tedirgin bakışlarına maruz kalmıştım. Okula geldiğimde yavaşça merdivenlerden çıkmaya başladım. Sınıfa girdiğimde birbirlerine sarılmış olan Batu ve Melis'i gördüm. Onlara bakarken dengemi kaybetmiştim. Çağrı kolumdan tutup kaldırdığında beni kendi sırasına oturtmuş, yanıma oturmuştu. Kızlar da yanımıza geldiğinde Sezen konuşmaya başladı.
-Açelya sen bir şey yemedin değil mi, bak şu surata bembeyaz, göz altların da mosmor kızım bu ne hal?
D: Kuzum ya kıyamam ben sana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikayemiz (Düzenleniyor)
Romanzi rosa / ChickLit"Ellerinin üzerimde gezinmesini seviyorum. Bana dokunman kutsal bir şey sanki. Sadece bana değsin istiyorum parmakların, gözlerin sadece bana böyle baksın, sadece benimle böyle gül istiyorum." Benim hissettiklerimi hissedebiliyor olması çok güzeldi...