-ERTESİ GÜN-
Gözlerimi açtığımda nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Karanlıktı. Keskin bir rutubet kokusu burnuma doluyordu. Bu boş odanın ortasında bir sandalyede ellerim ve ayaklarım bağlı bir şekilde oturuyordum. Ağzımda canımı acıtacak derecede sert bantlanmıştı. Bileklerimin moraracağını anlamam çok uzun sürmedi. El ve ayak bileklerim sızlıyordu. Bant gibi sıkı bağlanmıştı el ve ayak bileklerimdeki ipler de. Beni buraya kimin getirmiş olabileceğinden emin değildim. Şu an tek bir şüpheli vardı o da Melis'ti. Ama sıradan bir lise öğrencisi neden böyle bir şey yapsındı ki? Bilmiyordum işte, karanlık bir odanın ortasında son derce rahatsız bir sandalyedeydim. Ve burada tıkılıp kalmıştım. Hareket etmeye çalıştıkça nefeslerim boğuklaşıyordu. İçeriye ışık süzülmesiyle kapının açıldığını fark ettim ve kafamı oraya çevirdim. "Sevgilim uyanmışsın." Gelen sese inanamamıştım. O olamazdı değil mi? Hem kaç ay geçmişti üstünden, sesini yanlış hatırlıyorumdur belki? Kafamı ona doğru çevirdiğimde düşüncelerim doğrulandı. Oydu. 3 yıl önce şehirlerimiz ayrıldığında beni en yakın arkadaşımla aldatan pislik. Evet evet oydu. Savaş...
Acımasız bakışları vücudumu delip geçiyordu. Heybetli cüssesiyle karşımda dikilmişti. Yanıma geldi ve gözümün önüne düşün saç tutamını kulağımın arkasına koydu. Onun pis ellerinin bana dokunmasını istemiyordum. O bana dokundukça kirleniyordum sanki. Yavaşça ağzımdaki bandı çıkardı ve benim bağırmaya başlamam bir oldu.
A: Ya sen benden ne istiyorsun, aldattın işte ayrıldık bitti. Ne istiyorsun, yeterince kırıp dökemediğini düşünüp işini mi tamamlamaya geldin?
Güldü, o pislik gülümsemesini sundu bana. Eskiden hayran olduğum bu gülüş bana sadece nefreti hissettirmişti şimdilerde.
S: Diyorsun ya ayrıldık diye. Olmuyor öyle işte. Seni seviyorum ben kızım, anlık bir hevesle aldatmış olabilirim ama sen benimsin. Yanındaki o insan müsveddesinin elini tutamazsın anladın mı? Benimsin sen!
Bu saplantılı düşünceleri beni hayrete düşürmüştü. Çağrı'yı nereden biliyordu ki? Kahretsin yine onun başını belaya sokacaktım.
A: Ya sen neyden bahsediyorsun kendine gel! Ne senin olması ya aldattın sen beni, ALDATTIN! Ve şimdi beni sevdiğini söyleyerek kaçırıyorsun öyle mi?
S: Evet güzelim kaçırdım seni, uzun zamandır izliyordum zaten. Sadece sen farkında değildin ama ben hep hayatındaydım sevgilim.
Sevgilim diyordu, güzelim diyordu. Ağzına o kadar yakışmamıştı ki. Çağrı'nın söylemesiyle bir değildi, olamazdı. O benim aşık olduğum çocuktu, Savaş'sa nefret ettiğim.
A: Ya ne sevgilimi ya?! Kendine gel artık, ben senin falan değilim. Benim ait olduğum yer Çağrı'nın kalbi. Senin karanlık yüreğin değil.
Gözlerinden geçen öfkeyi gördüm bir anlığına. Yüzüne alaycı bir gülüş kondu sonra.
S: Hahahah hiç güleceğim yoktu, sen bir kez daha o çocuğun yüzünü göremeyeceğin için sorun yok güzelim.
A: Ona bir şey olursa seni mahvederim anladın mı, buradan bir kurtulayım seni bir daha görmeyeceğim asıl.
S: Evet evet kesin yaşanır bunların hepsi. Sen benim elimden kurtulabileceğini mi sanıyorsun?
Kurtulacaktım tabi ki. Hayatımın geri kalanını bu adam olamamış erkek kırıntısıyla geçiremezdim.
S: Neyse sen konuşarak kendini yorma, yeteri kadar yorucu bir gece olacak ikimiz için de güzelim.
Dedi ve göz kırparak ağzıma tekrar bant yapıştırdı. Gece yorucu olacak mı demişti o? Bu düşünceyle ondan daha da iğrenmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikayemiz (Düzenleniyor)
Literatura Feminina"Ellerinin üzerimde gezinmesini seviyorum. Bana dokunman kutsal bir şey sanki. Sadece bana değsin istiyorum parmakların, gözlerin sadece bana böyle baksın, sadece benimle böyle gül istiyorum." Benim hissettiklerimi hissedebiliyor olması çok güzeldi...