-9.Bölüm-
Namjoon, gözlerini açtığında yatağında değildi, gözlerini kırpıştırıp dikkatlice baktığında Seokjin'in yattığı yerde olduğunu fark etti. Kaşlarını çatıp yattığı yerden kalktı. En son kendi yatağında uyuduğunu hatırlıyordu şimdi burada ne işi vardı, nasıl buraya gelmişti hiçbir fikri yoktu.
Elini alışkanlıkla saçlarına attığında kalbi kasıldı. Artık saçları yoktu fakat tuhaf bir şey olmuştu. Ellerinin arasında bir boşluk yerine saçlarının varlığını hissetmişti. Dün Seokjin saçlarını kesmişti ama şimdi hala saçları duruyordu.
Yanlış bir şey vardı.
Odanın içinde gözlerini gezdirip, Seokjin'i aradı ama Seokjin'i bulamadı. "Hyung," diye seslendi. Ses yoktu. "Hyung, neredesin?"
Banyoya bakmak için oturduğu yerden kalktı. Hissettiği ağrılar, mide bulantıları yoktu. Tedavinin başlamasıyla kendini iyi hissettiği anlar nadirdi ama şimdi tedavi öncesi zamanlardaki gibi hissediyordu. Dinçti, ne bir ağrı ne de bir bulantı vardı. Namjoon artık korkmaya başlamıştı.
"Hyung," diye seslendi tekrar. Yine sessizlik karşıladı onu. Hyung, neredesin?
Adımlarını banyoya doğru attı. Kapıyı açmadan önce kapıyı tıklattı, "Hyung, içeride misin?" içeriden ses gelmiyordu, "Hyung, içeriye giriyorum." Kapıyı açıp içeriye girdi. Karşılaştığı görüntüyle nefes almayı unutmuştu. Elini kapıya koyup tutundu. Dudaklarından sadece "Hyung," kelimesi firar etmişti.
Seokjin klozetin önünde iki büklüm halde durmuş, kusuyordu.
"Namjoon-ah git," dedi Seokjin nefeslendiği bir anda.
Namjoon, kalakalmıştı. Hasta olan, ilaç alan kendisiydi ama şimdi hasta olan Seokjin gibiydi. Namjoon, kapıda öylece durmaya devam ederken Seokjin, sifona basıp geri çekildi. Namjoon, ona bakarken kalbinin sıkıştığını hissediyordu. Berbat görünüyordu.
Seokjin, ayağa kalkmak için hamle yaptı fakat başarılı olmadı. Güçsüz olan kemikleri şimdi de daha da güçsüzdü. Namjoon, vakit kaybetmeden Seokjin'in yanına diz çöktü. Kollarını sıkıca Seokjin'e sardı. Ne olduğunu anlayamıyordu ama bunu yapmak doğru hissettiriyordu.
Seokjin, yorgun gözlerini Namjoon'a çevirdi. "Anlaşma yapmıştık, içeriye girmeyecektin."
Namjoon, yutkundu. Bu sözler, kendi sözleriydi. Kalbinin ortasına bırakılan bir ağrı hissediyordu, Seokjin de böyle mi hissetmişti?
"Seni merak ettim," deyip daha sıkı sarıldı Namjoon. Asıl söylemek istediği bu değildi, sanki bir güç tarafından bunu söylenmeye zorlanmıştı da bu kelimeler dudaklarından dökülmüştü.
"Korkma, Namjoon-ah, sadece bir mide bulantısı."
Namjoon, dejavu yaşıyormuş gibiydi. Seokjin'e söylediği her cümleyi şimdi Seokjin'den duyuyordu. Cevap vermeden onu ayağa kaldırdı. Seokjin lavaboda ağzını çalkalarken Namjoon onu izliyordu. Her şey tersine dönmüştü. Yaşadığı tüm zorlukların şu an Seokjin'in yaşadığını bilmek acı veriyordu. Onu bu şekilde görmeye kalbi dayanmıyordu.
"Namjoon, neden ağlıyorsun?"
Namjoon, aynaya dönüp kendine baktı. Gözyaşları yüzünden çizgi oluşturmuştu, bu kadar fazla gözyaşı akıtmışken, ağladığından bihaberdi.
"Bilmiyorum," dedi Namjoon. Gerçekten bilmiyordu. Burada ne olduğunu, Seokjin'i neden böyle gördüğünü, kalbinde neden böyle bir ağrı olduğunu, hiçbir şey bilmiyordu.
Seokjin, Namjoon'un yüzünü avuçlayıp parmak uçlarıyla gözyaşlarını sildi. "Sen böyle ağlarsan ben nasıl devam edebilirim, nasıl güçlü kalabilirim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Scene | Namjin ✓
Fanfiction[ ANGST & Happy Ending ] Kim Namjoon'un tek çaresi; yaşaması için güç kaynağı olan kardeşlerini, gerçekten yaşamak için yarı yolda bırakmaktı. 30.03.2020 // 31.08.2020