#Final: Part 2

1.2K 91 109
                                    

Medya; Morgan Taylor Reid - Where Do I Even Start

Medyayı dinlemeyi unutmayın.

Sonun İkinci Partı

Bir insanın ölümü nefes almayı bırakması, kalbinin durmasıyla olurdu. Vücudu işlevini yitirir, ruhu bedeninden ayrılırdı. Namjoon'un böyle olmuştu ama Seokjin... Seokjin yaşarken ölüyordu. Aldığı nefesler yetmiyordu. Kalbinin diğer yarısı ölmüşken o da ölmek istiyordu. Kalbindeki acıyla yaşamak zor geliyordu.

Ve Seokjin, şimdi tutunduğu tek umudunu da öldürmeye gidiyordu.

"Geldik, bayım," dedi şoför koltuğundaki adam. Seokjin'se sadece gözlerini yumdu. Gücü yoktu. İçi yanarken, gözlerini açıp taksiden inmeye gücü yoktu. "Bayım?"

Seokjin, gözlerini açtı, kaçamayacağını biliyordu. Taksimetrede yazan miktarı uzattı. Her hareketi ahesteydi, yüzleşeceği anılardan kaçmak istiyordu.

Seokjin, taksi kapısını açmadan önce camdan görünen eve uzun uzun baktı. Anılar şimdiden beynini istila etmişti.

Kapıyı açtığında "Sizi beklememi ister misiniz," diye sordu, taksi şoförü. Seokjin, sulanan gözleriyle buruk bir şekilde gülümsedi. "Teşekkür ederim, beklemenize gerek yok." Seokjin, şoföre iyi günler dileyerek taksiden indi.

Gözyaşları şimdi durmuyordu. Söz vermişti kendine ağlamayacaktı ama yapamıyordu, kendini durduramıyordu.

Titreyen bacaklarıyla bahçe kapısına doğru adımladı. Bacakları gibi elleri de titriyordu. Kapıyı bir türlü açamıyordu. Çaresizlikle yere çöktü Seokjin.

Bu kapıyı açışı, evin kapısını yumruklayışı hala dün gibiydi. Şimdi, o zamanki acının çok daha fazlası vardı içinde. O gün Namjoon'u kaybetmekten korkmuştu, şimdi ise Namjoon'u kaybetmişti. Namjoon yoktu.

Ellerinin üzerinde bir el hissetti Seokjin, gözlerini çevirdiğinde Namjoon'u gördü. "Ben nasıl veda edeceğim," deyip beyninin en güzel oyununun yüzüne koydu elini. "Seni nasıl yok edeceğim?"

Yine gülümsemişti Namjoon. Seokjin, Namjoon'a defalarca yalvarmışken o tek bir an bile konuşmamıştı. Şimdi de konuşmuyordu.

Seokjin, derin bir nefes alıp ayağa kalktı. "Yapabilirim. Yapmalıyım."

Titreyen parmaklarıyla bahçe kapısını açtı. Gıcırdayarak açılan kapı, zihninin kapılarını da açmıştı.

Seokjin, o gün deli gibi koşmuş, kapıyı yumruklamaya başlamıştı. Şimdi ise en yavaş adımlarla kapıya adımlıyordu

Namjoon! Aç şu kapıyı! Orada olduğunu biliyorum, aç şu kapıyı!

Seokjin, kapıyı yumruklamak yerine kapıya alnını yasladı. "Namjoon, aç kapıyı. Orada olmanı her şeyden çok istiyorum, lütfen kapıyı aç." Seokjin, hıçkırarak ağlıyordu. "Lütfen."

Ne kadar beklerse beklesin kapı açılmayacaktı, bu gerçek kalbini ağrıtıyordu. Geriye çekilip cebindeki anahtarı çıkardı. Anahtarı deliğe sokmuş olsa da çevirip kapıyı açamıyordu. "Yapmalıyım, bunu yapmak zorundayım," diye tekrarladı. Gözlerini kapatıp anahtarı çevirdi. Kilit sesi duyulmuş, kapı ardına kadar açılmıştı. Gözlerini açmaya korkuyordu.

Ne işin var burada, hyung?

Zihninde Namjoon'un sesi yankılanmıştı. Şimdi o ana dönmeyi o günkü gibi sımsıkı sarılmayı çok isterdi.

Özür dilerim Namjoon, seni yalnız bıraktığım için özür dilerim.

"Özür dilerim, Namjoon. Seni yaşatamadığım için özür dilerim."

The Last Scene | Namjin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin