Artık vakit, veda vakti.
Kurgunun şarkısı olduğunu düşündüğüm şarkıyı medyaya koyup sizi bölümle baş başa bırakıyorum.
Medya; Balmorhea // Remembrance
Sonun Son Partı
Yeni bir gün doğmuştu. Seokjin'in içindeki umutların yeşermesi için güzel bir sabahtı. Yaralarının yavaş yavaş sardığını hissettiği birkaç sabah gibi olmasını diliyordu ama acı verici şekilde bu sabahlardan birinde değildi, acı yine onunlaydı. Öncesinden çok daha fazla bir şekilde.
Gözlerini hafifçe araladığında içeriyi aydınlatan güneş ışıkları gözlerini kamaştırmıştı. Geldiğinden beri bir kez bile perdelere dokunmadığına emindi ama şimdi tüm ışıkları içeri alacak kadar açık vaziyetteydi. Perdeleri açan, karanlığını aydınlatan Namjoon olduğunu biliyordu.
Bu gerçek kalbini ağrıtıyordu. Dün gece bir rüya değildi.
Pencereye doğru bakarken fısıldadı. "İçimin karanlığını daha aydınlatamadım, Namjoon-ah. Güneşi görmem için daha çok zaman var."
Seokjin, gözlerinden aşağı dökülen yaşlarla, yüzünü yastığa gömdü. Ağzından dökülen hıçkırıkları duymak istemiyordu. Artık dayanamıyordu. İçindeki acının bitmesini, iyi olmayı istiyordu Seokjin. Günden güne tükenmekten yorulmuştu.
İyi olma çabaları zihnine doluşan dün geceki anılar tarafından bertaraf ediliyordu. Dün gece soluduğu koku, duyduğu naif ses tonu Seokjin'i yerle bir olma sebebiydi.
Yüzünü gömdüğü yastıktan kaldırdı, içinin gittikçe çoğalan yangınıyla Namjoon'un saçlarıyla buluşan yastığı aldı. Yastık titreyen elleri arasındayken burnuna götürüp koklamıştı, işte asıl yangın o zaman başlamıştı. Hiçbir koku yoktu.
Üzerinden bir yıldan fazla zaman geçmesine rağmen bu yastıkta Namjoon'un kokusunu duyumsamışken, şimdi dün gecenin izlerini bulamıyordu. Dün saçlarının dağıldığını gördüğü bu yastıkta kokusunun kalmama ihtimali sıfırdı ama Seokjin şimdi hiçbir koku alamıyordu.
"Namjoon-ah, kokunu da mı aldın benden?" diye isyan ediyordu Seokjin. "Tanrım, tutunacağım son dalımda mı kırıldı şimdi?"
Yastığa sıkıca sarıldı. İçi acıyordu, geçmeyecek yaraları bir kez daha kanatılmıştı. Yataktan kalkmak ne var ne yoksa yıkmak istiyordu. "Tanrım, nasıl geçecek bu acı? Ben nasıl dayanacağım buna."
Seokjin hıçkırarak ağlamaya devam ederken gözlerinin önüne Namjoon belirmişti. Seokjin, acıyan kalbinin yerinden çıkacak gibi atmaya başladığını hissediyordu. Gerçek olmadığını, bir halüsinasyondan ibaret olduğunu biliyordu ama nefes alış verişlerini kontrol edemiyordu. Hızlı hızlı nefes aldığını duyarken nefesleri ciğerlerine ulaşmıyordu.
Aylardır bulmayan kriz, yine Seokjin'i bulmuştu. Elleri boğazına giderken "Nefes al," diye tekrarlıyordu. "Nefes al, o sadece bir halüsinasyon, nefes al."
Seokjin, geçmeyeceğini biliyordu. Hiç geçmemişti. Yine bu krizin önüne geçemiyordu.
Yataktan kalkmaya çalıştı ama dizleri pelte olmuş gibiydi, ayakta durmakta zorlanıyordu. "Yapabilirsin," dedi kendi kendine Seokjin. Bir şekilde güçlü kalması gerekiyordu.
Kendini yataktan zorla çıkarıp oda içinde sarsak adımlarla ilerledi. Odaya yakın olan mutfak şimdi kilometrelerce uzağındaymış gibiydi.
"Nefes al," diye tekrarladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Scene | Namjin ✓
Fanfic[ ANGST & Happy Ending ] Kim Namjoon'un tek çaresi; yaşaması için güç kaynağı olan kardeşlerini, gerçekten yaşamak için yarı yolda bırakmaktı. 30.03.2020 // 31.08.2020