-12.Bölüm-
Namjoon, her zaman kendini güçlü görünen ama temelleri zayıf olan bir ev gibi görmüştü. En ufak bir darbede yıkılmaya hazırdı. Diğer üyeler sayesinde daima ayakta durabilmişti, onlar ne olursa olsun yanında olmuş bir an olsun yalnız bırakmamışlardı. Sağlam olmayan o evin yıkılmaması için destek vermişlerdi.
Gördüğü berbat kabustan sonra kendine bir söz vermişti; iyi olacaktı, ne olursa olsun umutsuzluğa kapılmayacaktı ama kendine verdiği bu sözleri tutması uzun sürmemişti. Çünkü hayatı alt üst olmuştu, yıkılmıştı.
Jungkook'un yalan olan ölüm haberini duymak mahvetmişti onu. Evet, Jungkook ölmemişti ama yine de kötü bir durumdaydı. Sadece Jungkook'un değil, Taehyung ve Jimin'in kaza geçirdiğini öğrendiğinde daha da kötü olmuştu Namjoon. Yanlarında olmak istiyordu ama olamıyordu. Kuru bir geçmiş olsunla geçiştirmeyi de kendine yediremiyordu Namjoon. Onlar, onun ailesiydi, yılları birlikte devirmişlerdi. Bu şekilde olmamalıydı, bu şekilde yalnız bırakmamalıydı.
Reyting uğruna yapılan yalan bir haber Namjoon'un yıkımı olmuştu.
Namjoon, artık hiçbir şekilde iyi hissedemiyordu. Psikolojik olarak çökmesi fiziksel çöküşüne de zemin hazırlıyordu. Bulantıları artmış, vücuduna giren kramplar fazlalaşmıştı ama en kötüsü dinmeyen ağrılarıydı. Her gece ağrılarla uyanıyor, acıdan ağlayıp kendini harap ediyordu. Verilen ağrı kesiciler bir noktadan sonra fayda etmiyordu; Namjoon'un bu zamanlarda tek kurtuluşu, acıdan bayıldığı zamanlar oluyordu.
Seokjin, sessizce gözyaşı dökerken Namjoon'un yatağına kafasını koymuş Namjoon'un elini okşuyordu. Namjoon, yine acıdan bitik düşmüştü. Seokjin, onu bu şekilde görmeye dayanamıyordu. Dayanamıyorum deyişi kulağından silinmiyordu Seokjin'in, beyni tekrarlamaya almış gibi sürekli başa sarıyordu.
Parmaklarını Namjoon'un avuç içlerinde dolaştırdı. Kabuk bağlayan, tırnak izleriyle doluydu. Namjoon, acıdan kendine zarar vermeye başlamıştı. Aynı izlerinden kendinde de vardı. Namjoon'un kendine zarar vermesini dayanamamış ellerini tutmuştu, Namjoon'sa bu sefer kendine değil Seokjin'e zarar vermişti. Acıdan bunu fark bile edememişti.
Seokjin, burnunu çekti. Kalbindeki acı, avuç içlerindeki acıdan daha fazlaydı. Namjoon'un acı çekişini izlemek ölümden daha beterdi.
Dudaklarını usulca tırnak iziyle dolu avuca bastırdı. "Özür dilerim, küçüğüm. Elimden bir şey gelmediği için, seni düştüğün acının içinden çıkaramadığım için özür dilerim." bir kez daha yaralarından öptü. "Keşke seni iyileştirebilsem."
Seokjin, hıçkırmamak için kendini zor tutuyordu. Ağlamak istemiyordu, ağlamak yerine küçüğüne çare olmak istiyordu.
Kafasını yataktan kaldırdı. Elleri Namjoon'un kemik haline dönen yüzünde gezindi. "Ben sana dokunmaya kıyamıyorken bu hastalığın mahvediyor oluşuna dayanamıyorum. Beni bırakmandan korkuyorum Namjoon. Beni terk etmezsin değil mi? Yapmazsın bunu."
Namjoon'un sesini duymak istedi Seokjin. Böyle bir şeyi nasıl düşünürsün, seni nasıl bırakabilirim ben, demesini istedi. Ama Namjoon derin bir uykudaydı.
Seokjin, Namjoon'un yüzüne eğildi. Gözyaşları Namjoon'un yüzünü ıslatıyordu. Dudaklarını Namjoon'un alnına bastırıp fısıldadı. "Seni seviyorum, Namjoon. Tahmin ettiğinin çok ötesinde seviyorum."
Geri çekilip kafasını tekrar yatağa koydu. Parmaklarını Namjoon'un parmaklarına geçirdi. Alnını ellerinin üzerine koyup gözlerini kapattı. İstediği tek şey bugünlerin geçmesi huzura kavuşmalarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Scene | Namjin ✓
Fanfiction[ ANGST & Happy Ending ] Kim Namjoon'un tek çaresi; yaşaması için güç kaynağı olan kardeşlerini, gerçekten yaşamak için yarı yolda bırakmaktı. 30.03.2020 // 31.08.2020