-4.Bölüm-
Namjoon, gözlerini araladığında ilk hissettiği şey şiddetli baş ağrısı olmuştu. Ağrı, günlerdir kendisini bırakmıyordu. Şiddeti zaman zaman azalsa da asla geçmiyordu. Namjoon, yataktan kalkıp çantasında bulundurduğu ağrı kesicileri aldığında odaya Seokjin girdi. Namjoon, onun sesini duyana kadar onun burada olduğunu unutmuştu.
Namjoon, çantasını kenara koyup ona döndü. "Günaydın, hyung."
Seokjin'in kaşları çatılmış, gülümseyen yüz ifadesi ciddileşmişti. "Hiç iyi görünmüyorsun, Namjoon. Hastaneye gidelim mi?"
"Hyung," deyip ona yaklaştı Namjoon. "Sadece başım ağrıyor. Onun da sebebini biliyorsun."
Seokjin, gözlerini kaçırıp sertçe yutkundu. "Biliyorum."
"Yapma ne olur, böyle. İyiyim, ben."
"Değilsin, yalan söyleme bana."
Namjoon, Seokjin'in saçlarına dokundu. Parmak uçlarına bulaşan yumuşaklık kalbini ısıtıyordu. Usul usul saçlarında gezdirdiği parmaklarını yanaklarına indirdi. O an Seokjin'in gözleri kendini bulmuştu, Namjoon tüm ağrısına rağmen içten bir şekilde gülümsedi. "Güne bu şekilde başlamak istemezdim. Baş ağrısıyla uyanmak yerine senin sesinle ya da öpücüklerinle uyanmak isterdim."
Namjoon'un gülümseyen yüzünün aksine Seokjin, ağlamamak için direniyordu. Öğrendiklerini hala kabullenememişti ve kolay bir şekilde kabullenecek gibi durmuyordu.
"Hyung, ne olur yapma böyle."
Namjoon'un yüzündeki ifadeye bakarken gözünden süzülen yaşa engel olamadı Seokjin. "Bana bu şekilde gülümsemeni özlemişim." Seokjin, kafasını iki yana salladı. "Hayır, sadece bana gülümsemeni değil, ben seni özlemişim ve bu özlem nasıl geçecek hiçbir fikrim yok."
Namjoon, o an Seokjin'e güzel bir kıkırtı sundu. "Beraber geçirmediğimiz her anı telafi edeceğiz, hyung. Acı hangi anımız varsa hepsini tatlı hatıralara çevireceğiz."
"Yapacağız." Seokjin, gözlerini silip gülümsedi. "Senin için bir şeyler hazırlamıştım, ilaçları içmeden önce onları ye."
Namjoon, yemek yemek istemiyorum demek istese de sesini çıkarmadı. Seokjin, onun elini tutup mutfağa götürürken Namjoon gülümseyerek onu takip ediyordu.
Namjoon'un hastalığı hayatlarına karabasan gibi çökmüş olsa da hayatlarına güzel dokunuşlar da yapıyordu. Ne Namjoon ne de Seokjin, yılların engellerini bu kadar kolay yıkabilirdi.
Seokjin'in hazırladığı masaya oturduklarında hiç olmadıkları kadar mutlulardı. İkisi de dünyadaki cenneti yaşıyor gibiydi. Yıllar sonra baş başa bir şey yiyor ve duygularını gizlemeden birbirlerine bakıyorlardı ama bu yaşadıkları cennet kısa sürmüştü; cennet, yerini cehenneme bırakmıştı.
Namjoon, başındaki ağrının arttığını hissettiğinde yemeyi bırakıp masadan kalktı. İlaçlarını ağzına atıp suyu içerken bir an önce ağrının geçmesi için dua ediyordu. Bu kadar şiddetli bir baş ağrısının kolay kolay geçmeyeceğini de biliyordu.
Seokjin'in yanına gelişi, kendine bakışını izledi ama sesini bir anda boğuklaşmaya başlamıştı. Kulaklarındaki uğultu onun sesini duymasına izin vermiyordu. O an kalbi korkuyla çarpmaya başladı.
Namjoon, başını tutup yere oturdu. Ağrı bir dakika öncesinden de şiddetliydi ve her an daha da şiddetleniyordu. Hissettiği ağrı önceki ağrılara benzemiyordu, bu fazla acı vericiydi. Çığlıklar atıp ağlamak istedi ama sadece derin nefesler alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Scene | Namjin ✓
Fanfic[ ANGST & Happy Ending ] Kim Namjoon'un tek çaresi; yaşaması için güç kaynağı olan kardeşlerini, gerçekten yaşamak için yarı yolda bırakmaktı. 30.03.2020 // 31.08.2020