#27: ❝ Savaş ❞

965 95 26
                                    





Ne kadar keyifli olur bilemem ama hepinize keyifli okumalar diliyorum.💜

-27.Bölüm-

Namjoon bir bilinmezlik çukurundaydı. Günler değişiyor, haftalar geçiyordu. Kaç gün geçmişti? Beş? On? Belki de yirmi. Emin değildi, Namjoon. Hangi günde kaçıncı ilacı aldığını bilmiyordu. Ne gecesi ne de gündüzü kalmıştı. Hepsi bir karmaşa haline gelmişti.

Sürekli damar yolundan ilaçlar alıyordu. Hangisinin iyi gelip hangisinin kötü geldiğini idrak edemiyordu artık. Ağrıları dinmiyor, bulantıları kesilmiyordu. Artık sadece tedavisinin parçası olan ilaçlarla değil, ağrılarını dindirmek için verilen serumlarla da kusuyordu. Vücudu artık hiçbir şeyi kabul etmiyordu.

Namjoon, tepki veremiyordu. Hissizlik, tepkisizlik esir almıştı.

Verilen ilaçlarla birkaç saatlik uyku dışında ağlayarak geçiriyordu günleri. Ailesi geldiği anda gözlerini kapatıyor asla açmıyordu. Ne çocukların ne de ailesinin kendisini böyle görmesini istiyordu. Kapalı gözleri ardında hepsinin sessiz ağlayışlarını dinliyordu.

Şimdi gözyaşlarının sıcaklığını hissederken sifona basıp kendini geri bıraktı. Bir bulantı seansını daha geride bırakmıştı.

Cehennem, diye düşündü Namjoon. Dünyadaki cehennem bu olsa gerek.

Onun cehennemi bu anlar olmuştu. En son ne zaman güldüğünü, rahat uyuduğunu hatırlamıyordu.

Yere serili bir haldeydi, sırtından fayansın soğukluğunu hissediyordu. Vücudu cayır cayır yanarken soğuk iyi geliyordu. Seokjin, Namjoon'a seslenmeden kollarından tutup kaldırmaya çalıştı ama Namjoon, itiraz etti.

"Hyung, birkaç dakika böyle kalmama izin ver."

Seokjin, Namjoon'u dinlemedi, onu dinlemek yeni bir hastalığa davetiye çıkarmaktı. Kollarından tutup ayağa kaldırdı. Elleri Namjoon'un kollarına değdiği anda ateşe değmiş gibi olmuştu. Seokjin, sertçe yutkundu. Günlerdir, bu haldeydi Namjoon. Ateşi düşmüyordu. Ağrıları arada diniyor olsa da ateşi asla düşmüyordu.

Seokjin, ağlama isteğini bastırıp, Namjoon'u daha sıkı tuttu. Namjoon'un gücü bitik olan bu anda, gücü Seokjin haline gelmişti. Namjoon, Seokjin'siz ne yapardı hiç bilmiyordu.

Seokjin, eline doldurduğu suyla Namjoon'un ağzına çalkalamasına yardım etti. Namjoon, ağzını çalkalayıp geri çekildiğinde yüzünde Seokjin'in ellerini hissetti. Yüzüne değen soğuk su damlacıklarıyla gözleri kapandı. Küçük bir ferahlama bile iyi hissettiriyordu. İçinde yeterince yangın yokmuş gibi bedeni de yanıyordu. Namjoon, daha ne kadar berbat bir hale gelebilirdi, merak ediyordu.

Namjoon, kendisinden santimlerle kısa olan hyungunun geniş omuzlarına alnını yasladı. Her seferinde burnuna dolan kokuyla huzur bulduğu gibi şimdi de huzur bulmak istiyordu ama huzur yerine acılar esir almıştı. Bu kokuyu solumak bile huzuru getirmiyordu.

"Hyung," diye fısıldadı Namjoon. "Ne zaman bitecek bunlar?"

Seokjin, cevabı bilmiyordu. Elinde olsa şu anda Namjoon'u iyileştirirdi ama yanında olup destek olmaktan başka bir şey yapamıyordu.

"Az kaldı, Namjoon. Yakında bunlar son bulacak."

Seokjin, omzunda Namjoon'un sıcak alnı dışında farklı bir sıcaklık hissetmişti. Namjoon'un sıcak gözyaşları omzunu ıslatıyordu.

"Artık dayanamıyorum, hyung. Daha ne kadar dayanabilirim, emin olamıyorum. Lütfen, bitsin artık."

Seokjin'in kalbi kasılmıştı. İtiraz cümlelerini sıralaması, ona vazgeçmemesini söylemesi gerekiyordu ama Seokjin yapamadı. Şu an yaptığı Namjoon'un vazgeçmesine izin vermekti.

"Geçecek, hepsi geçecek. Tüm bunlardan beraber kurtulacağız."

Namjoon, bu sözlere inanmak istiyordu ama öyle bir dönemdeydi ki bunların biteceğine inanamıyordu. Bu hastalığın bir kara delik gibi onu yuttuğunu ömür boyu bu şekilde yaşacağını düşünüyordu. İyileşmek, mutlu olmak çok uzak geliyordu artık ona.

"Hadi içeri geçirelim," deyip Namjoon'u yatağına götürdü Seokjin. Namjoon, her hareketinde dişlerini kırarcasına sıkıyordu. Acılar, ağrılar yine onunlaydı. Sonu hastalık değil, bu acılar olacaktı.

Namjoon, yatağına uzandığında gözleri saati buldu. Saat sabahın dokuzunu gösteriyordu. Bir saat sonra ailesi gelecekti. Günlerdir oğullarını uyurken bulduklarını düşünüyor olsalar da yine de vazgeçmiyorlar, her gün geliyorlardı. Sadece birkaç saat değil gün geceye dönene kadar kalıyorlardı. Namjoon, birkaç kez bulantıları yüzünden uyanır numarası yapmıştı ama 'iyiyim ben, merak etmeyin' yalanları sıralayıp geri yalancı uykusuna dönmüştü. Tüm bunlara rağmen ailesi hala yanındaydı.

"Onlarla konuşmalı mıyım?" diye sordu Namjoon.

"Namjoon-ah," deyip elini tuttu Seokjin. "Kendini bir şeyler için zorlama, nasıl davranmak istiyorsan öyle davran."

"Beni bu şekilde görmelerini istemiyorum, hyung ama uyuduğumu düşünerek yanı başımda sessiz ağlayışlarına da dayanamıyorum."

"Küçüğüm," deyip Namjoon'un zayıflamış yüzünde gezdirdi parmaklarını. Hissettiği sıcaklık sadece parmak uçlarına değil tüm kalbine alev aldırmıştı. "Sana baktığımız anda senin güçsüzlüğünü değil, verdiğin savaşı görüyoruz. Hepimiz seninle gurur duyuyoruz."

"Güçlü değilim ki." Sesi bir çocuğun ki kadar masum çıkmıştı.

Seokjin, gülümsedi. "Gördüğüm en güçlü insansın Namjoon," parmaklarıyla Namjoon'un gözyaşlarını sildi. "Ağlıyor olman, ayakta duramıyor olman, sürekli kusuyor olman seni güçsüz yapmaz. Bunlar tedavinin bir parçası. O güçsüzlük olarak gördüğün gözyaşları ise bu savaş sonunda zafer kanıtları olacak."

"Hyung," diye fısıldadı Namjoon, devamı yoktu. Sadece bir fısıltı çıkmıştı ağzından. Kelimeler, acısını dile getirmekten başka bir şey yapmıyordu. Namjoon, artık acıları ortaya dökmek istemiyordu.

"Kolay şeyler değil yaşadıkların ama sen her şeye rağmen savaşıyorsun, Namjoon. Kendinden önce bizi düşünerek savaşıyorsun. Bu bile sana baktığımda gurur duymam için bir sebep."

Namjoon, elini kaldırıp Seokjin'in yüzünde duran elinin üstüne koydu. "Sen olmadan savaşamazdım, hyung. Sensiz bir hiçim bu savaşta."

"Şşş, bu şekilde konuşma. Bensiz de başarabilirdin eminim." Namjoon, kafasını iki yana sallayarak itiraz etti. "Kim Namjoon, gördüğüm en güçlü insansın. Benimle ya da bensiz eminim bu savaşın galibi olacaksın."

"Seninle," dedi Namjoon, bastırarak. "Seninle tüm bunları yeneceğim."

"Yeneceğine eminim, küçüğüm."

İki genç adam birbirine gülümserken birbirlerinin ilacı haline geliyordu. Ne Namjoon ne de Seokjin birbirleri olmadan yapabiliyordu. Onlar bir bütünün iki parçası haline gelmişlerdi. Ayrı kalmak nefessiz kalmaktı onlar için.

Parmakları birbirine geçerken, günler önce birbirlerine verdikleri sözü hatırlıyorlardı.

"Nefes aldıkça seni sevmeye devam edeceğim."

O an Namjoon, Seokjin için, Seokjin ise Namjoon için nefes almaya devam etti.

***

NamJin'i çok sevin.

NamJin'le kalın.💜

💜

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
The Last Scene | Namjin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin