Uzun bir zaman sonra yeniden merhaba, böyle bir bölüm yazmak hiç aklımda yoktu ama nimetsu_chen_ havada kalan birkaç konuyu dile getirdi ve bu bölümün ortaya çıkmasına vesile oldu.
Ben de ağlamayı özlemişsinizdir diye ek bir bölüm yazayım dedim mdjskjsjs
Şimdi en sevdiğiniz şarkıları açın ve okumaya başlayın. Sizi seviyorum ❤️
Medya; Indila // Boite en argent
-Bonus Bölüm-
Aylar önce altı adam Namjoon'un mezarının başında birbirlerine yeniden bir arada olma sözü vermişti. Bu sözü vermek zor olmamıştı onlar için ama yerine getirirken fazlasıyla zorluk çekmişlerdi. Aşina oldukları bir ses yoktu, bir ses eksikti evin koridorlarında. İçlerindeki acı günden güne katlanırken, alışacağız demişlerdi, pes etmeyi akıllarından bile geçirmemişlerdi.
Günler bir bir geçmişti, kendilerine alıştıklarına inandırıyorlardı ama içlerinde ufacık bir yer hala alıştıklarına emin olamıyorlardı. Bir aradayken güçlülerdi, tek başlarına oldukları yerde ise ağlamaya başlıyorlardı. Namjoon'un ölümüyle hepsi bir parçasını toprak altına koymuştu.
Koca evde, içlerindeki o eksik parçanın en büyük hatırlatıcısı kapalı kalan oda oluyordu. Namjoon'un odası, aylarca açılmamıştı, kimse içeriye girmeye cesaret edememişti.
Ta ki Seokjin, kriz geçirene kadar.
Seokjin bir haftadır doktorun verdiği ilacı aksatıyordu, o gece ise içmeyi unutmuştu. İyileştiğini sanırken nefes alamadığını hissederek uyanmıştı, göğsünün ortasında koca bir acı kendisini yutacak gibiydi.
Seokjin, yatağının yanında bulundurduğu ilaç kutusunu zar zor açıp avucuna döktüğü hapları ağzına attı. Diline iğrenç bir tat bırakan haplarla kusmak istemişti, artık hasta gibi hissetmekten sıkılmıştı. Eski gibi olmak istiyordu. Eski Seokjin gibi, hayat dolu olan Seokjin gibi.
İlaçlar etkisini gösterip içindeki acının yerini hissizliğe bırakması gerekiyordu ama onun yerine içindeki acı dakikalardır Seokjin'i hüngür hüngür ağlatıyordu. Acıyla baş edemiyordu. Seokjin, delirmek üzereydi. Yatağından kalktı, vücudu ağır geliyordu ayakta durmakta zorlanmıştı. Yatağın kenarından destek aldı, tüm bu güçsüzlüğüne rağmen gitmesi gerektiğini bildiği bir yer vardı. İçindeki acıyı dindirecek tek bir yer vardı.
Pelte haline gelmiş bacaklarıyla koridorda ilerleyip Namjoon'un odasının önünde durdu. Kalbi hızla atıyordu, orası Namjoon'la doluydu, kaybettiği Namjoon'la. Elleri kapının koluna gitmiş olsa da yapamıyordu. Namjoon'un hastane odasının önündeki bekleyişindeki gibi çaresiz hissediyordu.
"Ben yalvarsam sen yine kapıyı açmasan, keşke. Hiç değilse, kapı ardında olduğunu bilir, beni istemiyorsun diye acı çekerdim. Şimdiki hislerim, yokluğun, hasretin nefes aldırmıyor."
Seokjin, kapıyı açıp içeriye adımladı. Odanın her bir detayını özlemişti. Seokjin, Namjoon'u çok özlemişti. Seokjin, yatağa uzanıp yastığa sarıldı, nefesinin kesildiğini hissediyordu. "Ben alışamıyorum, ben seni çok özlüyorum."
Yüzünü gömdüğü yastık hala Namjoon kokuyordu. Neredeyse üç yıl olacaktı ama Seokjin, hala koku alabiliyordu. Gerçek değildi, bu kokuyu almasını delirdiğinin göstergesiydi ama bunun önüne geçmek istemiyordu, bir gün Namjoon'un kokusunu unutmaktan korkuyordu. Delirmiş olsa da bu kokuyu almak, huzur vericiydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/216148763-288-k983918.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Scene | Namjin ✓
Fanfiction[ ANGST & Happy Ending ] Kim Namjoon'un tek çaresi; yaşaması için güç kaynağı olan kardeşlerini, gerçekten yaşamak için yarı yolda bırakmaktı. 30.03.2020 // 31.08.2020