#30: ❝ Yaşam vs. Ölüm ❞

1.1K 94 36
                                    

-30.Bölüm-

Seokjin, odadan çıktığı anda gözündeki bandı yanındaki hemşireye verdi. Koridor boyunca attığı her adımda içinden bir acı yükseliyordu. Neden bu hale geldiğini bilmiyordu ya da bilmeyi istemiyordu.

Jungkook'un "Hyung, bekle," diye bağırdığını duydu Seokjin.

Koridorda ardından takip eden çocuklar, birkaç saat önce bir şeyler yemesi için zorla kafeteryaya indirmişlerdi. Namjoon'dan gelen telefonla açıklama bile yapmadan onları orada bırakmış buraya gelmişti. Şimdi ne diyeceğini bilmiyordu. Hepsi yanı başına sıralanmış konuşmasını bekliyordu. Namjoon'un durumunu, içerideki konuşmalarını anlatmalarını beklediklerini biliyordu Seokjin, kelimeler boğazında bir yara haline gelmişken konuşamıyordu.

"Hyung, sen iyi misin?"

Seokjin'in o anda usul usul akan gözyaşları dalgalandı, içindeki acı çığlıklarla dışarı yansıdı. Koridorun ortasında, herkes onu izlerken ellerini yüzüne kapatmış hıçkırarak ağlıyordu.

Dudaklarında hala kan tadını hissediyordu. Nasıl iyi olabilirdi ki?

"Beni eve götürün," diye fısıldadı Seokjin. Günlerdir, yalvardıkları halde gitmeyen Seokjin, şimdi kendi gitmek istiyordu. "Daha fazla burada kalmak istemiyorum. Lütfen beraber yaşadığımız yurda, evimize, götürün beni."

Seokjin, etrafına sarılan kolları hissetti. Sıkıca sarılıyordu, acısını paylaşmak ister gibi. "Tamam, hyung. Evimize gidelim."

"Jimin-ah," diye fısıldadı Seokjin.

"Şimdi konuşmana gerek yok hyung, iyi olduğun zaman konuşalım."

İyi olmak? Ne zaman iyi olacaktı ki? Nasıl iyi olabilirdi?

Jimin, Seokjin'e sarılmayı bıraktı. "Hadi hyung, evimize gidelim."

Seokjin, kafasını salladı, yüzünden elini çekip yürümeye başlamıştı. Koşarak geldiği yol, şimdi gözünde büyüyordu. Metreler, kilometreler olmuştu.

Koridorun sonuna geldiğinde arkasına döndü. Gözlerinin odağında Namjoon'un odası vardı. Kendisinin koridor ortasında ağladığı gibi onun da yatağında ağladığını biliyordu. Böyle ardında bırakmak terk etmek gibiydi, Namjoon'u ikna etmeli yanında kalmalıydı.

"Sen istemediğin için mi yoksa benim yanında kalmaya daha fazla gücüm olmadığı için mi böyleyiz Namjoon?" diye sordu kendine kendine. Bunu ne kadar sorgularsa sorgulasın, emin bir cevap veremiyordu, Seokjin.

"Hadi hyung."

Seokjin, arkasını dönüp yürümeye başlamadan önce gözlerini kapatıp, Namjoon'un duymasını ister gibi fısıldadı: "Söz verdin, Namjoon. Lütfen pes etme, yalvarırım pes etme."

Eve geçtiklerinde Seokjin, hala ağlamaya devam ediyordu. Namjoon, yüzünden olduğunu biliyorlardı ama sebebini sormaya korkuyorlardı. Seokjin de onlara açıklama yapmak yerine içindeki acıya ağlıyordu. Geçmek bilemeyen koca bir acıydı.

Seokjin salonda toplanan Bangtan'a döndü. "Biraz kendimi toparladığımda her şeyi anlatacağım, şimdi ne olur bir şey sormayın."

Yoongi, boğazına yerleşen koca yumruyla yutkundu. Aylar önce buna benzer kelimeleri Namjoon'dan duymuştu. Yoongi, içinde büyüyen sıkıntıyla saçlarını karıştırdı. Nefes alamıyordu.

Yoongi, Seokjin'in ardından gitmek için hamle yaptığında Hoseok kolundan tutup durdu. "Gitme, hyung. Bırak içindeki her şeyi yaşasın."

"Onu yalnız bırakmamamız gerekiyor, Hoseok. Görmüyor musun halini?"

The Last Scene | Namjin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin