Jungkook
Saçma bir kutu oyunu oynayıp dağıldık. Aslında eğleniyorduk ama Jimin’in uykusu gelmesi nedeniyle Taehyung onu kucaklayıp odalarına götürdü.
Onlar gidince Yoongi’yle baş başa kaldığımı fark edip ayaklandım. Bende uyumak istiyordum. Hâlâ yerde oturan başkanımıza (!) baktım. “Bir isteğiniz yoksa ben de yatmaya gidiyorum.”
O da ayağa kalkıp karşıma geçti. “Hayır var. Geçen kafanı kapıya çarptığın için jakuziye giremedim. Cezan; suyumu hazırla ve orda bekle.”
“Pardon ama ben çarpmadım kapıyı açarken siz bana çarptırdınız.” Hah! Özür bile dilemediği olayda ben suçlu oluyorum.
“Her neyse çarptın mı, çarptın. Hadi suyu hazırla.”
Bir şey dememe izin vermeyip götünü dönüp mutfağa girdi. Arkasından göz devirip söylene söylene dediğini yapmaya gittim.
Geçenki gibi hazırlayıp, kenarına oturup beklemeye başladım. Ya beni ne yapacaktı da bekle diyor ya. Off iki saattir gelemedi bir de.
Kapı açıldığında başımı o tarafa çevirdim. Sadece altında kısa bir deniz şortu vardı. Elinde de viski şişesiyle bir bardak. Elindekileri elime verip bir tane dolaptan suya atınca renk ve koku veren banyo bombasını alıp bana döndü.Gülme Jungkook. Olabilir onlardan hoşlanıyor olabilir. Gülmemi tutup elindekini suya atışını izledim. Attığında ikimizde hipnoz olmuş gibi çözülmesini izledik. Etrafa kiraz çiçeği kokusu yayıldığında sevme sebebini anladım.
Suya girip bana baktı. “Ne bekliyorsun doldursana bardağımı.”
Göz devirip bardağı doldurup uzattım. Beni neden bekletip burada durdurduğu şimdi anlaşıldı. Şişeyi aynanın yanına koyup bıkkınlıkla ona döndüm. “Sizin jakuzi keyfinizi bitirmenizi mi bekleyeceğim?”
“Evet?”
“Off niye?”
“Keyfim öyle istiyor çünkü.”
Sakinleşmek için ellerimi arkamdaki mermere yasladım. Kendi kendime fısıldayarak söylendim. “Egoist pislik ne olacak.”
Suyun içinde dikleşip, tek kaşını kaldırarak bana baktı. “Anlamadım?”
Nereden geldiğini bilmediğim cesaretle konuştum. “Diyorum ki egoist bencil herifin tekisiniz.”
Sinirimden zevk alır gibi kıkırdayıp alayla bana baktı. “Seni böyle düşündüren ne?”
Jakuzinin kenarlarına ellerimi koydum. “Şu an burada olmam mesela?”
“Bencillik ve egoistlikle alakası yok bence bunun. Ama kıskandıysan falan içkiden bir yudum alıp suya elini sokabilirsin.”
Kendi dedikleriyle eğlenip gülerken, sinirden kızarmış suratımla ona bakıyordum. Rengi ve köpüğü yok olmuş suyu elimle sıçratıp Yoongi’nin saçlarının ve yüzünün ıslanmasını sağladım.
Yaptığım şeyle rahatlarken bu sefer sinirlenen taraf oydu. İçi su olmuş bardağını kenara koyup iki eliyle su fırlatıp üstümün tamamen ıslanmasını sağladı.
Islanmış saçlarımı sinirle geri atıp çatık kaşlarımla ona baktım. Yan ağız sırıymış bana bakıyordu. Şu an ıslanmış olmama rağmen kesinlikle çok seksi görünüyorumdur ama neyse konumuz bu değil.
“Ya! Ne yapıyorsun ya! Çocuk musun?!”
“Sen yaptığında çocukluk olmuyor ama ben yapınca mı oluyor?”
“Off!”
Suratımı asıp, kokulu suyu temizlemek adına, yüzümü yıkadım. Lanet herif. Sinirlerimi bozup duruyor. Yüzümü tişörtümün kuru tarafıyla kurulayıp ona baktım.
Göz kırpıp konuştu. “Karın kasın olduğunu bilmiyordum.”
Bu ne tavır şimdi ya? Salak adam kesin şizofren. Utandığımı belli etmemeye çalışarak tersledim. “Bu sizi ilgilendirmez. Çıkıyorum ben artık. Eğer hasta olursam bilin ki sizin yüzünüzden.”
Omuz silkti. “İlgilenmiyorum. Gidebilirsin. Ama dur bir sorum var.” Kaşlarımı kaldırarak merakla ona baktım. “Bugün nereye gittin?”
Tek kaşı kalkık sorgulayıcı bir şekilde bakıyordu. Lan acaba öğrendi mi? Yok be nereden öğrenecek rakip şirketinin gönderdiği bir ajan olduğumu.
“Neden soruyorsunuz?”
İlgilenmiyormuş gibi yapıp tekrar omuz silkti. “Öylesine sordum. Neden cevaplamıyorsun sadece?”
“Bir hyungumu ziyarete gittim. Konuşmam gerekiyordu onunla. Artık izninizle, üşümeye başladım.”
Eliyle kapıyı gösterdi. “Çıkabilirsin ama önce yatağımın üstündeki havlumu getir.”
Offlayıp yatağına ilerledim. Lan bu elinden düşürmediği tableti değil mi? Evet vallahi o. Banyo kapısına bakıp beni görmediğinden emin olup tableti açtım.
Salak şifre koymamış. Son girdiği sayfaya girip fotoğraflarını çekip Namjoon’a gönderdim. Anlamaması için hızlıca geri kapatıp aynı yere koydum.
Havluyu elime alıp geri banyoya döndüm. Ayağa kalkmıştı ve tıpayı çekip suyun gitmesini bekledi. Lan o telefonunu ne ara aldı da elinde tutuyor.
“Havlunuzu nereye koyayım?”
Bir şey demeden yanıma gelip havluyla üstünü kurulayıp beline sardı. Zaten şortu üstünde ne diye havlu sarıyor- Siktir!
Havlu belindeyken alttan bir anda şortunu çıkarttı. Hızla arkamı döndüm. Manyak herif hiç utanması da yoktu.
“Ben gidiyim o zaman?”
Yanımdan geçerken omzumu pat patladı. “Git sen, git.”
Hızla odasından çıkıp kendi odama gittim. Telefonuma mesaj geldiğinde açıp baktım.
Namjoon
Jungkook, umarım bunlar da geçenki gibi fos çıkmaz. Şu an önemli gibi görünüyorlarBen
Sürekli elinden düşürmediği ve bir şeyler incelediği tabletinden en son girdiği sayfaydı. Ne kadar önemli bilmiyorumNamjoon
Tamam sabaha haber veririm. Önüne gelen fırsatları kaçırmaBen
Öyle yapıyorum zatenBaşka bir şey yazmayınca telefonu şarja taktım. Hâlâ amele gibi ıslaktım. Dolabımdan kıyafet ayarlayıp duşa girdim. Off yorgunum ama o odun herif yüzünden hastalanmamak için ılık bir duş alıyordum.
Çıkıp kuralandım ve üstümü giyindim. Saçımı kurutmaya çok üşendiğim için iyicene suyunu alıp yatağa uzandım sonunda.
Ohh be. Dinleneceğim sonunda. Yorganın altında iyicene küçülüp gözlerimi yumdum. Hava bir soğumaya başladı gibi zaten. Bir an önce uyumak istiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Spy/Yoonkook ✔
FanfictionJeon Jungkook, Kim Namjoon tarafından Min Yoongi'nin evine gönderilen bir ajandı. Başlangıç: 28.04.2020 Bitiş: 29.06.2020 ©dbSakura @_ecme_ ile.. #7 - yoonkook