16

1.2K 106 15
                                    

Jungkook

Konuşmadan sadece çıkartma yapıştırmak çok sıkıcı olduğu için bir sohbet başlattım. Zaten o da yemeğini bitirmiş imza atıyordu. “Bugün yaş gününüzmüş, doğum gününüz kutlu olsun.”

Kafasını kaldırıp bir bakış atıp işine nevam etti. “Evet, öyle. Jimin mi söyledi? Doğum günlerini çok abartır.”

Söylerken ki kinayesine gülüp onayladım. “Evet.”

“Bu arada teşekkürler, yani kutladığın için.”

Verdiği işi bitirip ona uzatarak gülümsedim. “Rica ederim~”

Dosyaları alıp masanın kenarına diğerlerinin üstüne koydu. Yeni bir iş vermesini beklerken bir imza daha atıp dosyayı kapattı.

× Bitmiş miydi? Off o zaman boşuna mu geldim ben?  Ayağa kalkıp yanıma geldi ve elini uzattı. Uzattığı eli tutup ayağa kalktım. Elimi geri çekecekken daha sıkı kavrayıp bırakmadı.

İstemsizce kalp atışlarım hızlanırken şu salak asistan kızın yanına gelmiştik. Gözünün birleşmiş ellerimize kaymasıyla yüzünün düşmesi bir oldu.

“Cha sung dosyalar masanın üstünde, onları Taehyung’un masasının üstüne koyup sen de çıkabilirsin.”

Asık ve badanalı suratıyla konuştu. “Tabii Bay Min.”

Asansöre gitmeden önce kızı süzüp bir hah sesi çıkardım ve Yoongi’nin peşinden gittim. Asansöre bindiğimiz de sırıtarak bana baktı. Küçük bir bildiri yapıyım; ellerimiz hala birleşikti.

“Sekreterime o bakışın da neydi?”

Omuz silktim. “Nasıl bakmışım?”

Beni asansördeki aynayla kendi arasına alınca ne yapacağımı şaşırdım. Büyümüş gözlerimle ve kızarmış yanaklarımla ona bakıyordum. Biraz daha yaklaşmasıyla erkekliği, erkekliğime baskı yapmıştı.

“Beni sahiplenmişsin gibi.”

Burnunu yanağıma sürtmesiyle gözlerimi kapayıp yutkundum. Bir an da bu kadar yakınlaşması benim adıma hiç iyi değildi. Çünkü kalbim gereğinden çok daha da hızlanmıştı ve nefes almakta zorlanmaya başlamıştım.

“Bence şu an öpüşme olmalı.”

İkimiz de dediğim şeye gülüp dudaklarımızı birleştirdik. Evet ilk öptüğünde falan karşı çıkmıştım ama bilmiyorum işte etkilendim şu an ve öpmek istedim.

Başka bir sebebi yok bence yani. Dudaklarımızı ayırıp alınlarımızı birleştirdi. Kapının açılmasıyla sonunda otoparkın olduğu kata vardığımızı fark ettim.

Beni sıkıştırdığı yerden sıyrılıp asansörden çıktım. Gülüp o da çıktığında bir türlü bulamadığım arabasına doğru yürüdü. Bende peşinden gidip arabaya bindim.

Otoparktan çıkarkenken konuştu. Gözü yoldaydı. “Şimdi Jimin tüm evi süslemiştir. Bir de pasta sevmediğim halde kendi zevkine göre büyük ve bize çok gelecek bir pasta yaptırmıştır.”

“Söylemem doğru olur mu bilmiyorum ama süsleme kısmı doğru olsa da pasta kısmı yanlış.”

Bana şaşkın ve kısa bir bakış atıp geri önüne döndü. “Nasıl ya, yıllardır o kadar dil döktüm pasta almayın diye. Cidden pasta yok mu?”

Kıkırdadım. “Hayır pasta var ama öyle büyük bir pasta değil. Dediğin gibi büyük bir pasta alacaklardı ama onlara israf olacağını söyleyip zor da olsa ikna ettim vee.”

Çocuk gibi heyecanla anlatmama gülüp, sorarca tekrarladı. “Vee?”

“Ve sana pastanı hediye olarak ben yaptım. Az önce pasta sevmediğini söylesen de yemek zorundasın çünkü ben yaptım ve sana vereceğim tek hediye o.”

Gülüp direksiyondan bir elini çekip yanağımdan makas aldı. Bu hareketine utangaçça gülüp kızarmış yanaklarımı sakladım.

“Jungkook şöyle davranıp durma. Çok tatlı oluyorsun ve bende seni öpme isteği uyandırıyor.”

Ani gelen itirafıyla daha da kızarıp şaşkınca ona baktım. ×

My Spy/Yoonkook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin