Jungkook
Saat 22.32 olmasına rağmen beni hala bir rahat bırakmamıştı ve arada laf almasına rağmen yine de ilgili görünüyordu.
“Bak ne diyeceğim. Yarın beraber fotoğraf çekmeye gidelim mi?”
“Ne, hayır.”
“Hemen neden hayır diyorsun? Hem gezeriz hem de fotoğraf çekiniriz?”
Sorarcasına baktığında ne diyeceğimi bilemedim. Evet fotoğraf çekmeyi severim ve karşımda bana dostça davranmaya çalışan biri vardı.
Ayağa kalkıp yukarıdan bakmaya başladım. Bir an da kalktığım için şaşırmıştı. Uykum geldi lan yeter.
“Bilemiyorum, biraz kararsızım şu an. Sabah kahvaltıda cevap vereceğim. Artık gidiyorum malum uykum geldi.”
Anlayışla başını sallayıp gülümseyerek ayağa kalktı. “Haklısın seni çok tuttum. Sabaha kadar kendine beni kötüleyip kararını öyle vermezsen sevinirim. İyi geceler.”
Ben de iyi geceler diyip çıktım sonunda. Kendi odama geçerek hızla pijamalarımı giyip yatağa attım kendimi. Ya bakın aslında bana dostça yaklaşan birinin böyle bir teklifini geri çevirmezdim ama bu kişi Min Yoongi işte.
~♥~
Sabah uyanıp tuvalette rutin işlerimi hallettikten sonra üstümü giyindim. Pastel renklerinde bir hoodie giyip, siyah dizleri yırtık kotumu da giyip aşağı indim.
Hoodie bol geldiği için sevimli durmamı sağlıyordu. Ayrıca rengi spor ayakkabılarımla da uyumluydu. Bir dakika ya ilk önce Yoongi’nin odasını toplamam gerekiyordu.
Kapıyı çalıp içeri girdim. Burda değildi. Yatağını düzeltmeye başladığımda banyodan su sesi geldiğini fark ettim. Of bu sefer o gelmeden çıkabilirsem iyi.
Yastığını da düzgünce koymuş kapıya doğru gidiyordum ki banyodan çıktı. Lanet olsun ya. Küçük bir gülümsemeyle selam verdim. Kapıyı açacakken bileğimden tutup durdurdu.
Üstünde sadece bornoz vardı ve saçları da doğal olarak ıslaktı. Bedenimi ona çevirip bir şey demesini bekledim.
“Günaydın.”
“Size de günaydın Bay Min.”
Elini ensesine atıp gergince ovdu. “Aa şey dün cevabımı yarın veririm demiştin.”
Bu hali cidden sevimliydi ama bana ne?
“Kahvaltıda vereceğimi söylemiştim.”
“Şimdi söyle ne fark eder ki?”
Kapıyı açıp çıkmadan cevapladım. “Çok şey fark eder Bay Min. Ayrıca giyinip saçınızı kurutsanız iyi olacak, hasta olursanız benim bakmam gerek çünkü.”
Çıkmadan önceki surat ifadesi çok komikti. Aslında orada da cevap verirdim ama biraz sürünmesi gerektiğini düşünüp kahvaltıdayken söylemek istedim.
Sofrayı kurmaya yardım edip oturdum. Zaten Jimin ve Taehyung çoktan oturmuş cilveleşiyorlardı. Salak şeyler ya.
Yoongi de gelip baş köşeye oturduğunda kahvaltıya başlamıştık. Arada bana kaçamak bakışlar atıyordu ve bunu Jimin'de fark etmişti. Taehyung şu an yemeğe odaklandığı için algılarını kapatmış gibiydi.
“Hyung aranızda ne var sizin?”
Ani gelen soruyla Yoongi afallarken, benim boğazıma ağzıma attığım ekmeğin kaçmasıyla öksürük krizine girdim. Tamam sormasını bekliyordum ama bu şekilde değil.
Yoongi telaşla sırtıma vururken -öküz gibi vurduğunu söylemeden geçemeyeceğim- Jimin de sakince bir bardak su uzattı. Suyu alıp içtiğime rahatladım.
Yoongi sakinleşmeme rağmen sert bir şekilde sortıma vurmasıyla acıyla inledim. Taehyung’un sonunda tabağından başını kaldırıp bana bakmasıyla utanmıştım. Salak ya nasıl vuruyor öyle.
Yandan Yoongi’ye kötü bakışlarımı attığımda yutkunup yerine oturdu. Vurduğu yeri ovuşturup suyumdan bir yudum daha aldım.
“Üzgünüm biraz sert oldu sanırım.”
“Neyse önemli değil. Bu arada fotoğraf çekmeye gidebiliriz.”
“Jungkook neden kabul etmediğini- bir dakika ne?”
Bu haline güldüm. “Tamam dediğin gibi olsun fotoğraf çekmeye gidelim.”
Gözlerini büyütüp gülümseyerek baktı. “Harika! O zaman çabuk yiyelim de çıkalım.”
Başımla onaylayıp kahvaltıma dönecekken Jimin’in sorgulayıcı ve imalı sesiyle dondum.
“Hayırdır, nereye hyung? Ayrıca ilk sorumu cevaplamadın.”
“Ahaha Jimin aramızda tabii ki bir şey yok. Bugün de öyle aramızı iyi yapmak için bir plan yaptık.”
Jimin pek ikna olmuş gibi durmasa da kafasıyla onaylayıp yemeye devam etti. Biz de Yoongi’yle birkaç saniye bakışıp devam ettik.
~♥~
Arabayla şehir dışından biraz uzak bir yere geldik. Durduğumuzda etrafıma baktım. Etraf yemyeşildi ve ağaçlarla doluydu.
Hızla arabadan inip temiz havayı içime çektim of burası çok güzeldi yaa. Kapı çarpma sesiyle onunda arabadan indiğini anladım.
“Bay Min burası çok güzelmiş.”
“Sanırım artık sadece Yoongi desen daha iyi.”
Kıkırdayıp başımı salladım. “Sanırım sadece Yoongi yerine Yoongi hyung diyeceğim~”
O da gülüp patika yolda ilerlemeye başladım. Hemen yetişip yanında yürümeye başladım. Burada çok güzel fotoğraflar çekebilirdim.
“Tam olarak nereye gidiyoruz?”
Sorumla başını çevirip bana baktı. “Gördüğünde çok seveceğin bir yere. Az kaldı sabret biraz.”
Başımla onaylayıp etrafıma bakmaya devam ederken bir anda ayağımın takılmasıyla yeri boyluyordum ki belime dolanan sıkı kollar buna engel oldu.
Korkudan kapattığım gözleri aralayıp bulunduğumuz pozisyona baktım. Yüzlerimiz çok yakındı ve birbirimizin nefesini soluyorduk. Kollarıyla ve hafiften kırdığı diziyle beni tutup düşmemi engellemişti.
Kızarmış yanaklarımla gözlerine bakarken istemsizce fısıldadım. “Hyung?”
Kıpırdayan dudaklarımla odağı oradı olmuştu. Yine istemsizce yutkunup ne yapacağını beklemeye başladım.
Yavaşça yüzünü yüzüme yaklaştırıp, dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Hiçbir hareket ıslaklık yoktu. Sadece masumca birbirlerine değiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Spy/Yoonkook ✔
FanfictionJeon Jungkook, Kim Namjoon tarafından Min Yoongi'nin evine gönderilen bir ajandı. Başlangıç: 28.04.2020 Bitiş: 29.06.2020 ©dbSakura @_ecme_ ile.. #7 - yoonkook