Sirius gergindi. Büyük salonda yemek yiyorlarken James'in dedikleri yüzünden Remus'u izliyordu.
Bunun için üzgündü ancak arkadaşlar birbirlerine bakabilirdi.
Onun asıl üzgün olduğu şey, James'in haklı olmasıydı. Remus kesinlikle Slytherin masasına bakıyordu. Sirius ise bundan rahatsızdı.
Ama belki de Sirius, Remus'un birinden hoşlanması fikrinden değil de, o kişinin bir yılan olması fikrinden rahatsızdı.
Yine de o gün kaşlarını çatarak yemek yedi ve çocuklarla çok fazla konuşmadı. Yatakhaneye çıktıklarında, Remus'la yalnız kaldığında bunu ona sorması gerekiyor muydu, diye düşünüyordu.
Mutemelen sormamalıydı ama dayanamıyordu.
Gecenin 2'sinde Remus'u omzundan dürterken kıpırdanan yeşil gözlere bakıyor ve midesindeki hisse anlam veremiyordu. Hadi ama, karşısındaki Remus'tu! Bu sahneyi milyon defa izlemişti. Peki aptal midesi neden şuan bu hissi yaşamak zorundaydı?
Aylak gözlerini açıp kendisini gördükten sonra yatakta aniden oturmuştu. "Ne oldu Sirius, iyi misin?"
Remus'un uyanır uyanmaz bunu sorması Sirius'un sıcacık olmak için hazırda bekleyen içini sıcacık yaptı. "Sorun yok Aylak, sadece biraz konuşalım mı?"
Remus kendisine bakarak kafa salladı. "Ne oldu?" Şimdi daha kısık sesle soruyordu.
Sirius onun elinden tutarak Remus'la beraber ortak salona indi. Şöminenin karşısındaki koltuğa oturarak bacaklarını birbirine bağladı ve ellerine bakmaya başladı. Remus yanında dizlerini kendine çekmiş oturuyor ve ona bakıyordu.
Sonunda yanındaki çocuğa baktı. Yüzünde hafif oynayan turuncu ışıkla, uykulu olmasına rağmen kendisini beklediğine emin olduğu yeşil gözleriyle, yüzüne dökülen karışık kahve bukleleriyle Remus'tu işte. Ne görmeyi beklediğini bilmiyordu. Ona bakınca böyle hissetmesi garip geliyordu.
"Remus, ne olursa olsun asla ayrılmayız değil mi?"
Of, şimdi çocuğun gözünde, hele en son kendisini ağlarken gördükten sonra, kabus görünce ağlayarak annesine koşan çocuk imajı çizdiğine emindi.
Remus hiçbir şey anlamamasına rağmen gülümsediğinde rahatladı Sirius.
"Sirius, bu aklına nerden geldi? Çapulcular sonsuza dek birlikte, unut onu."
"Birine aşık olursan arkadaşlarını bırakmazsın değil mi?"
Karşısındaki çocuğa söylediği bu endişesini kendi bile yeni fark ediyordu. Karşısındaki çocuk her bir yarasını sardığında, küçük bir çocuğun düştüğünde annesi yaralarına üflerken 'buraya da üfle' demesi gibi, başka bir yarasını da onunla iyileştiresi geliyordu.
Remus uzanıp onu koltukta ters çevirdi ve Sirius'un sırtını kendi göğsüne yaslayıp geri yaslandı. Bacakları birbirine girmişti, kollarını Sirius'a sardı. Sirius'un bu hareketle kalbi hızlanmıştı. "Ben arkadaşlarımı bırakamam, Siri. Siz benim ailemsiniz. Hem benim kimseye aşık olduğum yok ki."
Sirius göğsündeki kollara sarıldı ve mırıldandı. Dizlerini kendine çekip gözlerini kapattı. Remus ona nefes verir gibi güldü. "İyi geceler koca bebek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We're Not Friends / ❝Wolfstar❞
FanfictionOh, my friends will never love me like you. [tamamlandı]