Sirius Çapulculara kardeşiyle barışma hikayesini anlatıyordu. Hep beraber ancak oturabildikleri, Büyük Salonda şömine karşısındaki koltukta, saatin gecenin 2'si olması kimsenin umurundaymış gibi görünmüyordu.
Ve Sirius'un üçüncü kez anlattığı hikayeyi kimse dinliyormuş gibi durmuyordu.
"Sonra ona sarıldım ve hala kardeşim olup olmadığını sordum ve o da..."
"Evet... Elbette kardeşinim, dedi. Anladık Siri..."
"Hayır, hep kardeşindim, dedi. Dinlemiyorsunuz işte!"
Peter kafasını koltuğun arka kısmına vurup derin bir nefes verdi. "Ben uykusuzluktan öleceğim... Siri, gideyim... Nolur?"
Sirius kaşları çatılırken çocuk gibi omzunu silkti ve kollarını göğsünde bağladı. "Pete, neredeyse bir yıldır küs olduğum kardeşimle barıştım!"
"Git ve yat, Pete."
Sirius hemen konuşan Remus'a döndü. Peter daha o ağzını açamadan koşarak yatakhaneye gitmeye başlamıştı bile.
Remus aniden James'e dönerek konuştu. "Senin de uykun gelmişti James..."
"Hayır aslında ben daha-aa evet... Evet evet uykum var benim."
James çok başarısız bir esneme numarası yaptı. Sirius elini alnına vurdu.
James de gittiğinde, Sirius elinden geldiğince çattığı kaşlarıyla ve göğsünde bağladığı kollarıyla Remus'a baktı. "Dinleyicilerimi dağıttın."
Remus onun dediğine gülüp koltukta yanına geldi. Sirius ona küs kalmaya devam edebilmek için kafasını diğer tarafa çevirdi. "Siri..."
"Hm?"
Ne diye uğraşıyordu ki? Çocuk daha konuşmadan bütün siniri uçmuştu bile. Oturduğu yerde bir iki adım yaklaşması yetmişti, Sirius mayışmış hissediyordu. Patiayak olup Remus'unun kucağında, o kendisini okşarken uyumak istiyordu.
"Çocuklara hiçbir şey anlatmadın, değil mi?"
Sirius bir an gerginlikten nefes alamadı. Yüzünü Remus'a doğru döndürüp kollarını çözdü.
"E-elbette anlatmadım, ne anlatabilirim ki? Neden sordun?"
Sirius nefes verir gibi güldü, oyunculuk yeteneği sıfırdı, acınacak halde olduğunu düşünüyordu.
Remus ince bir gülümsemeyle kafasını yana yatırdı. Elinin biri Sirius'un omzuna değen saçlarının ucuna ulaştı, saçı parmağına doladı. Sirius saçıyla oynanmasından nefret ederdi.
Ama o an edememişti.
Remus yemyeşil gözleriyle elini takip ediyordu, kafası hafif yatık olduğu için bukleleri alnını okşuyordu. Sirius oldukça yakınındaki çocuğun yakasından o güzel kokusunu hissedebiliyordu.
Çocuk neredeyse fısıldayarak, "Çünkü anlattığını biliyorum." dedi.
Sirius gözlerini Remus'un güzel dudaklarından alamıyordu. Çocuğun nefesi yüzünü döverken kirpiklerini kırpıştırdı. Yutkunduktan sonra, "Ne," dedi. "Ne dedin?"
Remus güldü. Sirius onun kendisine böylesine yakınken gülmesinin, bu kadar müthiş görünmesinin haksızlık olduğunu düşündü. Remus kendisini asla bu kadar müthiş göremezdi, çünkü Sirius karşısındaki çocuk kadar güzel değildi.
"Dedim ki, anlattığını biliyorum Siri."
Sirius rüyadan uyanır gibi irkildi. "Remus..."
Remus saçlarındaki elinin baş parmağıyla Sirius'un dudaklarına bastırdı.
Bana tam adımla seslendiğinde garip hissediyorum Siri.
Sirius öylece kaldı. Bir yanını, hatta oldukça büyük bir yanını kaplayan his, Remus'a duyduğu hisler tarafından ele geçirilmişti. Onu yine öpmek dışında hiçbir şey düşünemiyordu.
Diğer yanıysa konuşmaları taraftarıydı. Sirius, elbette, olgun bir insan olarak konuşmayı seçmeliydi.
Remus ona hala bekleyiş içinde bakıyorken gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi ve ellerini çocuğun yüzünün yanlarına yerleştirip onu kendine doğru çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We're Not Friends / ❝Wolfstar❞
FanficOh, my friends will never love me like you. [tamamlandı]