brighter than a blue sky

1.3K 136 29
                                    

Sirius birkaç gündür kendisinden kaçmakta neredeyse ustalaşan çocukla konuşmaya çalışıyordu. Aslında, kendisi de bu işin peşinde çokça koşuyor değildi. Çünkü ne söyleyebileceğini bilmiyordu. Hey, selam Aylak. Ağlayarak bana aşık olduğunu söylediğin günü hatırlıyor musun? Sirius kafasını duvarlara vurabilirdi ama bunun için fazla yakışıklı olduğunu düşündü.

Ve kaç gün geçerse geçsin, Sirius onu asla unutmayacaktı! Şimdiden rüyasına girmişti bile, Sirius her saniyesini aklına kazıdığı geceyi nasıl unutabilirdi? Ve sanki eskiden gözlerini Aylak'tan alabiliyormuş gibi, şimdi de ona bakmaktan kurtulamıyordu. Ona bakmak çok güzeldi elbette, yine de dışarıdan garip göründüğüne emindi.

Herneyse, Sirius kardeşiyle arasının kötü olmasına daha fazla dayanamayacaktı. Ona her şeyi anlatmak istiyordu. Elbette, bunun için çocuğun gönlünü almalıydı çünkü muhtemelen abi'den Soluk Black'e düşmüştü bile.

Aylak'ın ona söylediklerinden sonra geçen 3. günün sabahı, Sirius artık günlerin adını böyle söylemeye karar vermişti, kendisini bile şaşırtan bir şey yaptı. Belki de Remus'un artık kendi suratına bakıyor olması için de yapmış olabilirdi ve elbette Reg için.

Slytherin masasına gidip kardeşinin yanına oturdu. Sirius salondaki neredeyse herkesin kendine baktığını hissetti. Tamam, kendisi çok da örnek öğrenci sayılmazdı ve birçok insanın kendisine hayran olduğunu elbette bilirdi. Yine de bu kadar ünlü olduğunu bilmiyordu.

On saniyeden fazla bir yere baktığında gözlerinin önüne Aylak'ın söyledikleri geldiğinden, kafasını sallayıp yanındaki Reg'e döndü. Arkadaşlarına bakmamıştı bile ama kötü bir şey demeyeceklerinden emindi.

Reg kendisine bakıp kaşlarını şaşkınlıkla çattığında, Slytherin masasındakilere bakış atıp yüksek sesle "Geçen gün gelemediğim için kusura bakmadın, değil mi?" dedi. "İnan bana Peter'ın kusması o kadar çoktu ki, yalnız bırakmak istemedim."

Doğrusu, Reg de biliyordu ki Peter'ın kustuğu falan yoktu. Sirius'un bunu Reg'in dediği şey için yaptığını biliyordu. Gryffindor fanatiği Sirius Black Slytherin masasına mı gelecek, dediler. Benim için gelecek, dedim! Kendisine göre özür dileme yöntemi buydu işte.

Reg, her şeye rağmen kafasını yana eğip kendisine Sirius'un bile beklediğinden uzunca bir süre baktı. Sonra masaya iki elini de hafifçe vurarak kalktı, Sirius'un omzunu dürtüp kaşlarıyla kapıyı gösterdi. Sirius gerginlikle kalkıp onun peşinden yürüdü ve salondan çıktılar. Regulus bir koridora girip kendisine döndü ve sırtını duvara yasladı. "Sirius, derdin ne?"

Sirius onun yorgunmuş gibi sorduğu soruyla ne yapacağını şaşırdı. Asla kötü bir niyeti yoktu ki! Sadece, her zamanki gibi hata yapmıştı. Çocuğun omzunda yük olmak istemiyordu, bunun için barışmamış mıydı zaten? Onun aklına geldiğinde çocuğun iç çekip dertlenmesin, gülümsesin, hiç olmazsa üzülmesin istediği için özür dilemişti.

Şimdiyse onu üzmekten başka ne yapmıştı?

Kendisini tutamadan çocuğa sarıldı. Kendisinden birazcık kısa boyuyla kafasını kendisinin boynuna gelen Regulus şaşkınlıkla dondu. "Reg, abi olmayı unutmuş biri için anlayış gösteremez misin? Özür dilerim ama sana anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki! Senin tepkini merak ettiğim, bana akıl vermeni istediğim, sadece gülümsemeni bile istediğim o kadar çok anlatacağım var ki!"

Sirius neredeyse ağlayacak gibi hissetti. Sonra ondan ayrılıp hala şaşkın görünen çocuğun yüzüne baktı. Kafasını iki yana sallayıp dolu gözlerini kırpıştırdı ve arkasını dönerken "Sana hak ettiğin gibi davranamıyorum..." diye neredeyse fısıldadı.

 We're Not Friends / ❝Wolfstar❞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin