but it's the only thing that i know

1.9K 194 25
                                    

Sirius korkuyordu. O kadar uğraştıktan sonra, her şey böylesine iyiyken, Remus ona hala gülümsüyorken bitmesinden korkuyordu.

Remus'un yine ona arkadaş olalım demesinden korkuyordu. Çünkü biliyordu ki, ona hayır diyemezdi.

O, kendisine öylesine içten ve çaresiz bakıp arkadaş olalım derse, sadece kendi hislerini düşünüp ona ama ben seni seviyorum diyemezdi.

Sirius artık bundan korkmuyordu ve galiba sadece bundan korkmuyordu. Onu sevdiğini söylemekten korkmuyordu. Gerçek buyken kendi hislerini, kendi kelimeleriyle, kendinden saklamasına gerek yoktu. Saklamıyordu.

Biliyordu, kalbi derin bir hisle Rem'e uzanıyordu. Belki Sirius gibi ona yakın olmak istiyordu, içinden çıkacakmış gibi atmasının da sebebi buydu...

Oysa Sirius, korkuyordu.

Remus o pazar gecesi, Sirius sanki gün boyunca kendisine bozuk attığını anlamamış gibi bir tavırla iyi geceler dileyip duşlara ilerlediğinde, Sirius uyuyamayacağını biliyordu.

Onun arkasından kıyafetlerini çıkarıp bornozunu giydi. Duşlara ilerlerken arkadaşlarının müstehcen şakalarına kulak tıkadı.

Tek dolu kabinin yanına girdi, bornozunu kapıya asıp suyu açtı. Sıcak su öylece kafasından saçlarının ucuna, oradan sırtına, beline ve bacaklarına akarken durdu.

İçini garip bir his kaplarken elini Remus'un içinde olduğunu bildiği yan kabinle arasındaki duvara koydu. Nasıl hissediyordu, bilmiyordu ancak hissediyordu. Remus onun gibi su saçlarının arasından yüzüne ve göğsüne akarken kendisinin olduğu tarafa bakıyordu. Belki onun gibi elini duvara koymuştu, elleri aralarındaki duvarı umursamadan dans ediyordu.

Sonunda Remus'un çıktığını duyduğunda hemen bornozunu giyip o da çıktı. Remus onu hiç fark etmemiş gibi irkilirken Sirius onun yüzüne bakıyordu. Saçları sırılsıklamken birazı yüzüne yapışmıştı, gözlerinin akı kızarmıştı, yeşillerini daha da belli ediyordu.

Sirius sanki bir büyünün etkisi altındaymış gibi yaklaştıklarını hissediyordu. Belki onlar yürüyordu, ya da içinde bulundukları banyo bile aralarındaki şeye saygısını dile getirerek onları yakınlaştırıyordu.

Sirius ondan biraz daha yukardaki surata bakarken yutkundu. Eli, o farkında olmadan Remus'un yanağına dokunmaya başladı.

Sirius bu yaşadıkları anın belki de aralarındaki en müthiş an olduğunu düşündü. İkisinin de bedeni yok gibiydi, sanki ruhları buluşuyordu.

Remus'un gözleri kapandı. Sirius alnını onun çenesine yasladı.

Buydu. Hayatta yapabileceği, yapacağı, yapmak isteyeceği tek şey...

Olabileceği en mükemmel konum.

Ona dokunmak değildi, onu görmek, duymak veya koklamak değildi. Bu onu bilmek gibiydi. Bu hissetmekti. Sirius dokunmasaydı bile hissederdi, bilirdi.

Remus'un eli omzuna çıktı. Sirius, Rem onun hissettiklerini hissedebiliyor mu, merak etti. Onun alnı ve eli, Remus'un çenesine yaslıyken ve çocuğun eli kendi omzundayken, başka hiçbir yerleri temas etmiyorken... Onun her zerresini nasıl hissedebilirdi?

Onun nefesini nasıl kendininkiymiş gibi içine çekebilirdi?

Hiç konuşmadan nasıl böyle anlaşabilirlerdi? Sirius hissediyordu, biliyordu... Artık emindi, Remus'un da hissettiğine... Bildiğine.

-

Muhtemelen bolum bildirimi gitmicek ve kimse multiye ekledigim fanartimi gormicek ama olsun...

 We're Not Friends / ❝Wolfstar❞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin