Sirius ona dönen kardeşine bakıp "Hey," dedi, kendi içinden kendine kızarken.
Hey, mi? Gerçekten mi? Şimdi çocuğun gözünde yaptığından asla pişman olmayan ciddiyetsizin biri gibisin.
Reg ona kaşlarını çatıp "Hey," diye cevap verdi.
Sirius'un nabzı korkuyla artarken gergince yerinde kıpırdanıp kendine kızmaya devam etti.
Kesinlikle, kesinlikle öylesin. Nasıl da rahatsız oldu, baksana.
"Y-yani merhaba."
Aferin Siri, artık hem ciddiyetsiz hem aptalsın.
Çocuk onu baştan aşağı süzüp kollarını bağladı. "Evet, ilk seferinde anlamıştım..."
O pantolonu giymemeliydin. Fazla bol değil ama daha ciddi olabilirdi. Kesin bu konuşmayı önemsiz gördüğünü düşünüyordur...
Sirius aniden eğilip aşağı baktı ve elini bacaklarındaki kumaşa sürtüp çocuğa uzatır gibi çekiştirdi. "Eşofman değil bu, bol sadece. Pantolon yani. Yataktan kalkıp gelmedim."
Çocuk ona garip bakışlar atarken Remus dirseğini Sirius'un karnına geçirip fısıldadı. "Sakinleş, aptal."
Remus yüksek sesle öksürüp Reg'e baktı. "Evet... Konuşmayı başlatmak ister-"
Sirius, Remus'un konuşmasını bölüp aniden çocuğun omuzlarına asılmıştı.
"Reg! Lütfen beni dinle. Yemin ederim senden nefret etmiyorum. Hatta seni çok seviyorum ama sen de farkındaydın, Reg, farkındaydın değil mi? Elbette farkındaydın. Seni arkamda bırakmak istemedim ama benimle gelmezdin, onlar benim değilse bile senin ailen."
Reg onu dinliyordu, Sirius buna minnettardı. Çünkü çocuk küslüğünü karşıdakinin gözüne sokmakta oldukça başarılıydı... Çocuk geçen seneden, yani Sirius evi terk ettiğinden beri, koridorlarda denk geldiklerinde kendisini Soluk Black diye çağırıyordu.
Sirius içinden o senin kardeşin, onu terk ettin, o haklı, hem öldüren lanetin adını hatırlamıyorsun diyerek sakinleşiyordu.
"Artık anlayabilirsin çünkü ben yeni yeni anlıyorum..." Endişeli gibi görünen Remus'a bakıp çocuğa geri döndü.
"Bazı şeyleri yaşamadan anlamıyorsun. Artık anlıyorum, Reg... Çünkü rüyalarımı artık kendi gözümden değil senin gözünden görüyorum. Reg, anlıyorsun değil mi?"
Reg'in gözleri doluyordu, Sirius onu böylesine görmeyeli uzun zaman oluyordu.
"Gitmiyorum, evi, annemi terk etmiyorum. Abim gidiyor, rüyalarımda artık senim ve abim beni bırakıp gidiyor... Elimde küçük çantamla, omzuma astığım o gurur duyduğum Gryffindor atkısıyla, gözlerimden yaşlar süzülürken yeni hayatıma yürümüyorum... Etrafımdakiler gibi olmayan, seçilmemesi gereken binaya seçilen ama çok sevdiğim abim, ben gitme derken beni bırakıp gidiyor..."
Sirius gözleri dolan çocuğa baktı ve çocuğun yüzünü tutu. "Reg, ben abinim, kimsenin oğlu olmasam bile."
Tamam, tamam bu çok iyiydi. Sirius Black, her zamanki gibi... Ne denir ki, şeytan tüyün var.
Sirius gözlerinden yaşlar akmak üzereyken gülmesinin garip duracağını düşündüğünden kendini tuttu.
"Sirius..."
"Beni affettin mi? Artık kardeşim misin?"
"Hep kardeşindim, aptal."
"Sirius Soluk Black'le ne hakla böyle konuşursun?"
Reg dolmuş gözlerini taşırmadan kafasını aşağı eğip güldü. "Bunun için üzgün değilim."
Ve Sirius kardeşine sarıldı.
Regulus'un da kollarını ona doladığını hissetti. Sonra kardeşi kulağına uzanıp konuştu. "Slytherin'den hoşlandığım kız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We're Not Friends / ❝Wolfstar❞
Fiksi PenggemarOh, my friends will never love me like you. [tamamlandı]