Sirius tuvalet aynasına kendi kendine kızıyordu. "Çekindiğine inanamıyorum Black." Aslında kendini gaza getirmeye çalışıyordu da denilebilirdi. "Reg için Slytherin masasına oturabilirsin!"
Aynada kendiye biraz bakıştı. "Unut gitsin, oturamazsın."
Ellerini lavaboya dayayıp kafasını aşağı eğdi. "Ah, aptalsın..." Aniden bir ses duyduğunda irkilerek sağına döndü. Tuvalete giren James ona bakıp ellerini havaya kaldırdı. "Bölmek istemem, siz... Y-yani sen devam edin... Yani et, herneyse."
Sirius dönüp giden James'in omzuna dokundu. Çocuk dönüp ona baktığında elini ensesine atıp etrafa bakındı. "Jamie, sence Slytherin masasına... Siktir, oturamam. Tamam, boşver."
James etrafına bakınıp kafasını salladı. "E-elbette..." Sirius onu ittirerek konuştu. "Hadi kahvaltıya gidelim."
Çapulcularla beraber kahvaltıya indiklerinde Sirius gerginlikten ölmek üzereydi. Regulus unutmuş olabilirdi, değil mi? Sonuçta onu bekliyor sayılmazdı. Büyük Salona girdiklerinde Slytherin masasındaki Regulus kendisine el salladı. Sirius fısıldayarak kafasını eğdi. "Harika... Tamam, görmedin."
"Siri, sen iyi misin?" Sirius kendisine seslenen Remus'a baktı. "Elbette iyiyim Aylak, neden sordun?"
Remus omzunu silkti. "Biraz... Endişeli gibisin. İyi olduğuna emin misin?" Sirius bütün gerginliğine rağmen içten bir şekilde gülümsedi. Kafasını sallarken eliyle hafifçe Aylak'ın koluna dokundu. "İyiyim..."
Sonra kahvaltı için kendi masalarına oturdular. Sirius'un içi içini yerken kendisi hiçbir şey yiyemedi. Remus kendisine bakıp iç çekerken kafasını iki yana salladı. "Ye, hadi Siri."
Dersler bittiğinde Sirius bütün gün göremediği kardeşini tuvaletten çıktığında gördü. "Reg..."
Çocuk sırtını duvardan ayırıp Sirius'a baktı. Kollarını kendisine dolamıştı. "Unuttun mu Sirius?" Sirius yere bakarak kafasını iki yana salladı. "Peki ne... neden gelmedin?"
Kırgınca soran çocuğa bakarken Sirius gözlerinin dolduğunu hissetti. "Çocuklara söylemiştim, S-sirius gelecek, diye." Sirius gözlerini yumdu. Sonra hızlıca çocuğa yaklaşıp omuzlarına tutundu. "Reg, özür dilerim. Tamam mı? Hadi bu gece konuşalım..."
Regulus kollarını açarak Sirius'un ellerini itti. "Benim için bile olsa gelemez miydin?"
"Reg, lütfen..."
"Sirius, onlara söyledim diyorum. Gryffindor fanatiği Sirius Black Slytherin masasına mı gelecek, dediler. Benim için gelecek, dedim."
Sirius gözlerinden yaşlar akmaya başlayarak kendisine bakan çocuğa karşı inanılmaz suçlu hissediyordu. Keşke aptal gururunu bir kenara bırakabilseydi ve senelerce omzuna yük olan binanın masasına oturabilseydi, diye düşünüyordu.
"A-arkadaşın benimle konuşmak i-için can attığını söylüyor. S-sonra aptalca şeyler söylüyorsun, heyecanlandığını düşünüp mutlu oluyorum. Neden biliyor musun Soluk Black? Çünkü ben de heyecanlıyım!"
Regulus gülüp yüzünü sildi. Sirius kuşkusuz senesinin en kötü gününü yaşıyordu. "Sadece masama gel istedim, Black. Aptal bir masa..." Sonra dönüp gitti. Sirius eliyle kafasına vurup ağlamaya başladı ve koşarak Gryffindor yatakhanesine çıktı. Ağladığını kimseye göstermeme konusunda berbattı. Tıpkı diğer her şeyde olduğu gibi.
Ortak Salondan geçerken Çapulcuların kendisine seslendiğini duydu ama duraksamadan kendini tuvalet kabinlerinden birine atıp ağlamaya devam etti.
Çok geçmeden kapısının sertçe çalındığını duydu. "Sirius, kapıyı aç. Merlin! Neden ağlıyorsun?... Pete, koş asamı getir, lütfen." Remus'un endişeli sesini duyduğunda yüzünü sildi. Bir dakika sonra kapının arkasından bir ses duydu. "Alahomora!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We're Not Friends / ❝Wolfstar❞
FanfictionOh, my friends will never love me like you. [tamamlandı]