on yedi

268 28 211
                                    

(Jimin)

Dün gece Joengyeon'la beraber yemek yemiştik ve sonrasında ben Jeongyeon evine bırakarak kendi evime gelmiştim.

Rosé beni belkide yüz defa aramıştı ama cevap vermemiştim. Bir de yüzsüz gibi sürekli arıyordu.

Dün gece Jeongyeon'un intikam planınıda yapmıştık. Jungkook ve Rosé'yi takip edecektik. Sonrasında ise fotoğraflarını çekerek...

Sonrasını daha sonra anlatırım. Şu an söylemek istemiyorum. Bugün Rosé'den ayrılacaktım. Ama Jeongyeon Jungkook'dan ayrılsa bile Jungkook bunu bilmeyecekti.

Kampüsün bahçesine girdiğimde gözlerim hemen gülümseyerek Jeongyeon'u aramaya başladı. En sonunda çardaklardan birinde Jungkook'la sarılarak oturan Jeongyeon'u gördüğümde yüzümde ki dondu kaldı.

Tamam. Sadece rol yapıyordu. Kıskanmama gerek yoktu ama kıskanıyordum.

Özellikle kollarını Jungkook'un beline sarmış ve başını göğsüne yaslayarak gözlerini kapatmış Jeongyeon ve başını Jeongyeon'un başının üzerine yaşlanmış kollarını ise iki taraftan sırtına sarmış arada bir Jeongyeon'un saçını öpen Jungkook'u görünce kıskanıyordum.

Hâlâ donuk bir şekilde onları izlerken bir anda arkamdan karnımın üzerine dolanan kollarla öne doğru sendelemiştim.

Tamam kim olabilirdi sizce? Tahmin etmesi çok zor değil.

Tabiki Rosé.

"Jimin neden telefonlara bakmadın? Seni çok özledim."

Karnımın üzerindeki kollarını çözerek ona doğru döndüm. Bana meraklı bir şekilde bakıyordu.

"Bana bir daha sarılma Rosé."

Şaşırmıştı. Şaşırmasın sebebi ona sadece bana sarılmamasını söylemem değildi.

"Jimin, bana sarılma ne demek. Ayrıca sen yanlız olduğumda bana Chae dersin Rosé değil."

Bir de ismi vardı. Ona bunu söylemiştim.

"Rosé ayrılalım."

Şimdi daha çok şaşırmıştı. Neden ondan ayrıldığımı merak ediyordu. Aklına bir sürü şey geliyordu. Bunun en başını ise Jungkook'la olan ilişkisini öğrenmem ve onun artık beni kullanamaması geliyordu. Bir de bunu herkese söyleyeceğimden korkuyordu.

Beni umursadığı yoktu yani. Ben de onu umursamıyorum. Benim umursadığım sadece iki kadın vardı. Onlarda Jeongyeon ve annemdi. Diğer kadınlar umrumda değildi. Özellikle de Rosé.

"Nasıl yani? Neden ayrılıyoruz? Aylarca peşimden koştun şimdi beni öylece bırakıyor musun? Aylarca seni sevmem için yalvaran sendin. Şimdi hiç bir şey olmamış gibi benden ayrılıyor musun?"

Aylarca onun peşinden koşmuştum. Beni sevmesi için yalvarmıştım ama artık hayır. Şu an emindim. Jeongyeon'u seviyorum ve vazgeçemeye hiç niyetim yoktu. Şu an anladım ki Rosé'yi hiç seçmemişim.

"O öncedendi. Seni sevdiğimi sanmışım ama seni sevmiyor muşum? Sadece küçük bir hoşlantıymış. Biliyorum seni kendime aşık ettim şimdi bırakıyorum ama sevmedigim biriyle beraber olamam."

Ben ne güzle yalan söylüyordum yaa. Kendime aşık etmişim ve şu an yarı yolda bırakıyormuşum. Gerçekten güzel yalandı. Hem bu sayede Jungkook'la ilişkisi olduğunu bilmediğimi düşünüyor oluyordu.

"Tamam, seni zorlamayacağım. Hoşçakal."

Bingo. Anlamamıştı.

Derin bir nefes vererek Jungkook ve Jeongyeon'un olduğu tarafa baktım. İkiside hâlâ aynı duruyordu. Tek fark Jeongyeon'un gözlerinin açık olması ve bana bakıyor olmasıydı.

Onu şu an doya doya izlemek istiyordum ama derse girmem gerekiyordu. Bu yüzden dudaklarımı aralayarak sessizce konuştum. Dudaklarımı okuyabilirdi değil mi?

"Seni seviyorum."

Yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Bu manzarayı izleyeyemek kötüydü ama başka seçeneğim yoktu.

---------------------------------------

Arkadaşlar bir konuya değinmek istiyorum.

Bu kitabın konusunu hepiniz biliyorsunuz. Afrodit günüde bir yıldırım çarpmasıyla, yani Afrodit'in sihriyle birbirlerine aşık olan Jimin ve Jeongyeon'un hikayesi.

Eğer Afrodit o gün Jimin ve Jeongyeon'u birbirlerine aşık etmese şu an Jimin Rosé'ye, Jeongyeon Jungkook'a deli gibi aşık olurdu ve Rosé ve Jungkook'un ilişkisini bilmezlerdi.

Yani şimdi bunu düşünerek Rosé ve Jungkook'a sövebilirsiniz.
😂😂😂😂😂😂

afrodit day🍀jeongminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin