otuz sekiz

166 23 61
                                    

(Jeongyeon)

Dört ay sonra...

Her şeyin üzeriden dört ay geçmişti. Rosé ve Jungkook'la aramız daha iyiydi.

Rosé biraz daha iyiydi ama daha varlığını bile hissetmeden kaybettiydi bebeğini asla unutamazdı. Hangi anne bebeğini kaybetmeye dayanabilirdi ki? Ama Rosé gayet iyi dayanmıştı.

Rosé belki düzelmeyebilirdi. Ama Jungkook ona iyi gelmişti. İki ay önce Jungkook Rosé'ye aşık olduğunu itiraf etmiş şimdi gayet iyiydiler. En azından artık bana belli etmeden sevişmek için dersten kaçmıyorlardı.

Aklımdan geçen şeyler gülümsememe neden olmuştu. Neler yaşamıştık biz böyle?

"Neden gülüyorsun? Filmin öyle gülünecek bir yani yok."

Bakışlarımı yanımda ki Jimin'e çevirdim. Onun evindeydik ve film izliyorduk. Tabiki aksiyon filmi izliyorduk. Jimin'in tekrar korumasını istemiyordum.

"Yaşadıklarımızı düşünüyordum. Filmden sıkıldım."

Yanında ki kumandayı alarak filmi kapattı.

"Filmden sıkıldığını şimdi mi söylüyorsun? Sen izliyorsun diye kapatmamıştım ben."

Omuz silktim. Onun izlediğini sanmıştım ama o da izlemiyormuş.

"Acıktım ben. Bir şeyler yiyelim."

Başımla onu onayladım ve ayağa kalktım. Tabiki dışarıdan bir şey sipariş ermeyecektim. Dışarıdan alınan şeyleri pek sevmiyordum. Sadece mecbur kalınca sipariş ediyordum.

Tabi yemeği benim yapmam Jimin'in hoşuna gidiyordu. Beyefendi zahmet edipte yemek yapmayı öğrenemezmiş.

"Jeongeyon uğraşma. Dışarıdan sipariş edelim."

Buzdolabının kapağını kapatırken omuz silktim. Zaten bu saatte o kadar zor bir şey yapmazdım.

Evet sebze çorbası kolay bir şey.

Elimde ki sebzeleri tezgaha bırakarak suyu açtım.

"Jeongyeon bırak işte. Uğraşma."

Bıkkınlıkla nefes verdim ve suyu kapattım. Bedenimi ona döndürdüm.

"Bunu benim için mi söylüyorsun? Ya da canım fast food mu yemek istiyor?"

Gözlerini kocaman açtı.

"Tabiki senin için söylüyorum."

Tabi ben gerizekalıydım unutmuştum.

"Ben de yedim Jimin. Ne yapıyorsan yap."

Tezgaha bıraktığım sebzeleri elime aldım ve geri buzdolabına koydum.

Tribimi çekecekti. Bunu çok iyi biliyordu.

"Bitanem lütfen yapma böyle. Ben sadece biraz değişiklik olsun istedim. Sen tabiki güzel yemek yapıyorsun ama ben daha gencim fast food yemek istemem gayet normal. Her genç fast food yemek ister."

Gözlerim kocaman olmuştu. Her genç fast food yemek ister mi?

"Ne yani ben nine miyim!? Bana yaşlı mı demek istiyorsun sen?!"

Yutkunmuştu. Kendi dediğinin şimdi farkına varıyordu yani. Gerizekalıydı. Tam bir gerizekalıydı.

"Aşkım ben öyle demek istemedim."

Biliyorum ama kimin umrunda.

"Kapa çeneni."

Oturma odasına ilerlemeye başladım. Jimin'de peşimden gelirken kapı çalmıştı.

"Bir de sipariş ettin yani?"

Başını iki yana salladı.

"Ben bir şey sipariş etmedim."

O zaman kim gelmişti ki? Ben bunu düşünürken Jimin çoktan kapıyı açmaya gitmişti.

Merakla bende oturduğum yerden kalktım.

"Jimin kim gelmiş?"

Gördüğüm yüzle olduğum yerde öylece kaldım.

Jimin ve kapıda ki kişi birbirlerine öylece bakıyorlardı. Benim de aklımdan tek bir soru geçiyordu.

Onun burda ne işi vardı?

---------------------------------------

Sizce gelen kim?

Benim buraya yazdığım son konuşma kısımlarını dikkate alan bunu çözer. Kkkkkkkkkk

Gidip açıklamaları okuyacak olan var mı? Kkkkkkkkkk

Bölüm şarkısı;

Sunmi: Pporppippam

Bu şarkıyı kesinlikle dinlemelisiniz. Biliyorum bölümle alakası yok ama şarkı çok güzel.

afrodit day🍀jeongminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin