on altı

262 24 48
                                    

(Jeongyeon)

Jimin'e rahatlamak istediğimi söylemiştim. O da beni sahile getirmişti. Saatlerdir burada oturuyorduk.

Jungkook beni aramıştı ama cevap vermemiştim. Bir de utanmadan hâlâ beni arayabiliyordu.

Sahilde gün batımını izlemek harikaydı. Denize yansıyan o kırmızılık beni mutlu ediyordu ve rahatlamamı sağlıyordu.

Ben denizi izliyordum ama Jimin beni izliyordu. Beni sevdiğini söylemişti. Bu yüzden rahat davranıyordu. Zaten onun beni izlemesinden rahatsız olmuyordum. Aksine hoşuma gidiyordu.

"Neden beni izliyorsun?"

Demiştim beni izlemesi hoşuma gidiyor ama ben bunu ona belli etmek istemiyordum. Bugün gördüklerimden sonra kendimi hazır hissetmiyordum.

"Canım istiyor."

Bakışlarımı önümdeki güzel manzaradan çekerek ona çevirdim. Yüzünde ufak bir gülümseme vardı.

"Karşında benden daha güzel bir manzara var ve sen beni mi izliyorsun?"

Rosé'nin bugün dediklerinden sonra kendime olan özgüvenim yerlerde sürünüyordu. Hâlâ düşünüyordum. Beni neden çirkin buluyordu? Saçlarım yüzünden mi? Ya da burnum? Dudaklarım? Gözlerim? Ya da komple yüzüm? Hangisi çirkindi?

Tamam Kore standartlarına göre çok güzel bir kız değildim ama yinede herkez güzel olduğumu söylerdi. Rosé neden benim çirkin olduğumu söylemişti?

"Benim manzaram sensin."

Utanarak tekrar denize döndüm. Neden böyle şeyler söylüyordu? Bilerek mi yapıyordu? Ne yani şimdide gülüyor muydu? Hatta kahkaha mı atıyordu o?

"Neden gülüyorsun sen?"

Çatık kaşlarım ve sinirli bakışlarım onu durdurmamıştı. Aksine daha çok gülmeye başlamıştı. Tekrar önüme döndüm ve kollarımı önümde bağlayarak asık suratımla denizi izlemeye devam ettim.

Beni o şekilde görünce sonunda gülmeyi bırakmış ve bana bakmıştı ama ben hiç oralı olmadım.

Elimi çenemin altında hissettiğim anda yüzümü yavaşça kendine çevirdi. Yüzünde hâlâ bir gülümseme vardı.

"Utanmanda, sinirlenmende tatlı ben senin bu tatlılığına gülüyorum."

Bakışlarımı tekrar ondan kaçırmaya çalıştım ama çenemde ki eli buna engel oldu. Ben tam elinden kurtulacakken beni kendine çevirerek dudaklarımızı birleştirmişti.

Ben sadece öyle dururken o beni öpüyordu. Ben öylece kalmıştım. Ne öpüyorum ne de çekiliyordum. Sadece donmuş öylece bekliyordum işte.

Benden yavaşça ayrılarak anlını anlıma yasladı. Gözleri kapalıydı.

"Seni seviyorum hatta aşığım. Nasıl oldu bilmiyorum ama kendimi bir anda Rosé için deli olurken sana aşık olmuş bir şekilde buldum."

"Jimin..."

Elini kaldırarak işaret parmağını dudaklarımın üzerine bastırdı.

"Konuşma. Sadece beni öp."

Sözleri biter bitmez dudaklarımızı tekrar birleştirdi. Bu sefer anında karşılığını almıştı. Onu seviyor muydum bilmiyordum ama onun beni öpmesi, benim onu öpmem kısacası öpüşmemiz hoşuma gidiyordu. Her ne kadar daha ikinci öpüşmemiz olsada.

----------------------------------------

Bugün denemem vardı. O yüzden bir türlü bunu bitiremedim. Ama bitirir bitirmez attım ve şu an karşınızdayım.

Umarım sevdiğiniz bir bölüm olur. 😘

Medya ❤ Ben

afrodit day🍀jeongminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin