(Jeongyeon)
Çalan kapıyla beraber mutfaktan çıkarak kapıya ilerledim.
Büyük ihtimal Sana gelmişti. Tabi başka kim gelebilirdi ki?
Jungkook?
Belki.
Jimin?
Gelmez. Benden vazgeçeceğini söyledi. Asla gelmez
Kapıyı açtığımda karşımda tabiki Sana vardı. Başka kim olacaktı.
Gözlerinin altı kıpkırmızı olmuştu. Ağladığı burdan belliydi.
"Sana, ne oldu? Neden ağladın?"
Bir anda bana sarıldı. Biraz arkaya doğru sendelemiştim ama bende ona sarıldım.
"Unnie, ben ne yapacağım? Ben onu çok seviyorum. Onsuz ne yaparım?"
Neyden bahsediyordu? Sana, Suho'yu seviyordu. Demek ki sorun Suho ile ilgiliydi. Ama sorun neydi?
"Gel içeride konuşalım. Ne olduğunu anlat bana."
Benden yavaşça ayrılarak gözlerinde ki yaşları sildi. Başıyla beni onaylayarak içeri geçtiğinde kapıyı kapatarak arkasından ilerledim.
Salona girdiğimde Sana'nın beni ayakta beklediğini görmüştüm. Yanına ilerleyerek kolundan tuttum ve kendimle beraber onu da koltuğa oturttum.
"Neler oluyor? Anlat bakalım."
Başını önüne eğerek elleriyle oynamaya başladı.
"Unnie, biliyorsun ben Suho'yu çok seviyorum, o da beni çok seviyor. Ama Suho'nun ailesi beni oğullarının yanında görmek istemiyorlarmış. Ona yakışmadığımı, çirkin olduğumu söylüyorlar. Beni bugün evlerine çağırdılar ve Suho'dan ayrılmamı istediler. Eğer bundan Suho'ya bahsedersem Suho'yu Amerikaya göndereceklermiş. Ya da evden çıkmasına ya da benimle görüşmesine izin vermeyeceklermiş. En kötüsü de onu aldattığımı söyleyeceklermiş. Ama unnie ben onu çok seviyorum bırakmak istemiyorum ki."
İnsanların insanlarla derdi bitmiyordu. Sürekli yeni bir şey çıkıyordu.
Sana'nın yüzünü ellerimin arasına alarak gözlerinden akan gözyaşlarını sildim. Sana benim küçük kardeşim gibiydi. Ne derdi olursa bana gelirdi. Bende her seferinde ona seve seve yardım ederdim.
"Ağlama bitanem. Maden sen bunları Suho'ya anlayamıyorsun ben anlatırım. Konuşurum Suho'yla. Ağlama artık."
"Unnie, gerçekten bunu yapar mısın?"
Başımla onu onayladım. Tabiki yapardım.
Onu onaylandığımda yaklaşarak kollarını boynuma sardı. Sana boynuma sarıldığında bende beline sarıldım.
"Teşekküre ederim unnie. Çok teşekkür ederim."
Yavaşça geri çekildim. Yarın Suho ile konuşacaktım. Bu yüzden okula gitmeyecektim.
Sana gittiğinde kendime bir kahve yapmış bahçede oturuyordum. Temiz hava iyi gelirdi belki. Bir süreliğine de olsa her şeyi unutmak istiyordum.
Jimin'i, Jungkook'u, Rosé'yi, Jennie'yi. Hepsini unutmak istiyordum.
İnsanlar unutmak için içkiye başvururdu ama ben daha önce defalarca denediğim için işe yaramadığını biliyordum. Keşke diyordum sadece. Keşke işe yarasaydı. Belki bi sayede unutabilirdim.
Aklıma gelen şeyle telefonumu elime aldım. Jimin bugün beni kovmuştu. Belki bu birazda olsa onu rahatlatırdı. Sadece küçük bir mesaj.
"Yarın okula gelmeyeceğim. Beni aklına getirip üzülmene gerek yok. Dün geceden beri yeterince üzüldün zaten."
--------------------------------------
Sabahın beşinde bölüm tamamlayıp atıyorum. Benden beklenmeyecek haraket. Kkkkkkkkk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
afrodit day🍀jeongmin
FanfictionJeongyeon ve Jimin 13 Nisan'da yani Afrodit gününde birbirlerine aşık olmuşlardı. Afrodit bu yıl onları seçmişti.