yirmi

225 27 63
                                    

(Jeongyeon)

Onu seviyor muydum? Ya da aşık mıydım? Belkide duygularım daha o kadar büyük değildi. Sadece bir hoşlantıydı? Olabilirdi değil mi?

Ona karşı ne hissediyordum bilmiyorum ama kalbimi hızlandırdığı kesindi. Ama güvenemiyordum işte. Jungkook erkeklere karşı olan bütün güvenimi sömürmüştü.

"Teşekkür ederim Jimin. Bana yardım ettiğin için."

Ve beni sevdiğin için.

"Önemli değil."

Kumsalda yaptığımız konuşmadan sonra beni eve bırakmak istemişti. Biliyorum biraz üzgündü ama yinede emin olamıyordum. Her an, her şey olabilirmiş gibi geliyordu.

Arabanın kapısını açarak arabadan indim. Geri kapattığımda bahçe kapısını açarak bahçeye girdim.

Kapının önüne geldiğimde anahtarı çantamdan çıkararak kapıyı açtım. Tam kapıyı kapatacakken hâlâ bekleyen Jimin'i görmüştüm. Açık pencereden gözlerimiz birleşmişti. Gözlerime şefkatle bakıyordu.

İster istemez gülümsedim. O da benimle birlikte gülümsemişti. Ağzımı aralayarak sessizce konuştum. Bağırmak istemiyorum ve normal konuşsamda duymayacaktı. Bu yüzden benim yaptığım gibi ağzımı okuyabilirdi değil mi?

"Teşekkür ederim. Her şey için."

Yüzünde ki gülümseme dahada büyümüştü ve benim gibi sessizce konuşmuştu.

"Sorun değil. Seni seviyorum."

Benim gülümsemese büyüdü. Elimi kaldırıp salladım. O da beni tekrar ettiğinde yüzümde ki gülümseme ile yavaşça kapıyı kapattım.

Salona geldiğimde çantamın içinde ki telefon çalmaya başlamıştı. Koltuğun üzerine koyduğum çantamı açarak içinde ki telefonu çıkardım. Jungkook arıyordu. Yine. Bugün de önceki sefer gibi sürekli aramıştı. Önceki sefer derste sesini kısmıştım açmayı unutmuşum demiştim ama şimdi diyecek bir şeyim yoktu. Telefon kapanarak tekrar çalmaya başladığında aklıma gelen fikirlerle telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Jeongyeon nerdesin sen?! Neden açmıyorsun şu telefonu?! Sabahtan beri kaç kere aradım haberin var?!"

Gözlerimi devirdim. Kaç kere aramışmış, Rosé'den bana vakit buldu mu acaba?

Bunları sesli söylemek istesemde söyleyemezdim. Yoksa tüm planım boşa giderdi.

"Ders çalışırken odada bırakmıştım."

Sesimi biraz kısarak mahçup olmuş gibi konuşmaya çalıştım. Tabi ne kadar başarılı olduğum tartışılır.

"Jeongyeon, sen beni delirtmek mi istiyorsun? Ne kadar endişelendim haberin var ?"

Yine gözlerimi devirdim. Nasıl bu kadar şerefsiz olabiliyordu?

"Özür dilerim."

Bir de özür dileyordum. Ama yapacak bir şey yoktu. Mecburdum.

"Tamam, sorun değil. Nerdesin sen? Şöyle yanına geleceğim."

Gözlerimi büyüdü bir anda. Ne demek buraya gelecek?

"Boşver, yarın okulda görüşürüz."

"Tamam anladım. Eve geliyorum."

Gözlerim dahada büyüdü. Ben ders çalışıyorum demiştim ama şu halimle kimse evde ders çalışmazdı.

Kapanmış olan telefonu kulağımdan çekerek odama koşmaya başladım. Üzerime hemen eve uygun bir şeyler giyindim. Saçlarımıda biraz dağıttığımda masanın üzerinde ki kurşun kalemlerden birini saçımı toplamak için kullandım. Ders ve test kitaplarımı salonda ki masaya bıraktığımda artık hazırdım. Şimdi sadece Jungkook'un buraya gelmesini beklemek ve yalan söylediğini anlamaması için dua etmek kalmıştı.

--------------------------------------------

Boş kaldığın her an bölüm yazma alışkanlığı var bende. Bu bölümü yazdığımda tam tarih 9 Haziran'dı. Saat ise 11.15 ve ben daha kahvaltı yapmamıştım. Kkkkkkk

Neyse bu bölümü kesinlikle 10 Haziranda atmışımdır. Böyle söylüyorum çünkü bölümü atarken gelip burayı tekrar okumayacağım. Kkkkkkkkk

Bu arada bir dahaki bölüm olaylar olaylar. Bölüm hazır ama yarın atacağım. Şu an Cuma ya da Cumartesi gelecek olan bölümü yazıyorum. Kkkkkkkkk

afrodit day🍀jeongminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin