▼ Peluş Terlikler ▼

1.3K 165 135
                                    

Medyadaki gif tam üç noktalık değil mi? Nasıl yorum yapacağını bilemiyor insan... ♡♡

Hayatımda ilk defa bir şeyin sonucunu düşünmeden davranmıştım. Bu ilkin iyi veya kötü olduğuna hala emin değildim ancak inanılmaz derecede kötü hissetmeme sebep olmuştu.

Kapı şifresini girerken birden açılan kapı ile irkilmiştim. O an Lisa kapının tam önündeydi ve endişeli bir şekilde yüzüme bakıyordu. Çok geçmeden üzerimdeki ceketi fark ettiğinde kaşlarını çatmıştı.

"Unni... Bu ceket kimin?"

Stresli bir şekilde nefesimi dışarı verirken olanları unutmayı dilemiştim ancak işe yarayacağını sanmıyordum.

Lisa beni içeri alırken Rose ile karşılaşmıştım. Elinde soju bardakları vardı ve beni bu halde görür görmez donmuştu.

"Unni... terliklerine ne oldu? Savaştan çıkmış gibisin."

"Lütfen... Bana hiçbir şey sormayın."

Yorgun bir şekilde odama doğru ilerledim. Kapıyı açar açmaz Jisoo ile karşılaşmıştım. Kapının tam önündeydi ve o da diğer kızlar gibi beni görünce oldukça şaşırmıştı. Yine de hiçbir şey söylememişti. Yaptığı tek şey kapının önünden çekilerek yatağıma doğru sürüklenişimi izlemek olmuştu.

On beş dakika önce...

Derin bir nefes alarak ellerime aldığım peluş terliklerime baktım. O an ilk defa sonucunu düşünmeden davranmıştım. Ellerimle yukarı kaldırdığım terliklerimi sallarken, avazım çıktığı kadar bağırıyor ve adamlara doğru koşuyordum.

Olay yerine geldiğimde ise yaptığım tek şey hunharca elimdeki peluş terlikleri onlara doğru savurmak olmuştu.

"Jennie?"

Jongin beni gördüğünde oldukça şaşırmıştı. Yine de bu halini görmezden gelerek önüne geçtim ve terliklerimi karşıdaki adamlara doğrulttum.

İşte bu sahne en önemli kısımdı. Sesim titrememeli ve tehditkar bir şekilde konuşmalıydım, ancak adamların bakışları karşısında birden donmuştum.

"Woah.. Bir an peluş terliklerle havalanacaksın sandım."

Arkamdan Jongin'in sesi geliyordu ancak hiçbir şekilde ifademi bozmuyordum ve adamlara sert bakışlar atıyordum.

"Gidin buradan! Gidin! Polisi ararım yoksa!"

Sesimin güçlü çıkması için elimden geleni yapıyordum ancak işe yaramıyor gibiydi. Sanırım karşımdakiler kim bu kaçık diye düşünüyorlardı.

"Seninle bir sorunumuz yok, çekil."

"Olmaz!"

Hala neyime güveniyordum bilmiyordum. Ancak o an arkamdaki varlığın biraz daha dayak yerse hastanelik olacağına emindim.

"Gerçekten peluş terliklerin işe yarayacağını düşünüyor musun?"

"Kes sesini de bir şeyler yap o zaman..."

Jongin'e söylenmeye başladığımda, karşımdaki adamlar bana doğru yaklaşmaya başlamışlardı. O an ellerim titrerken korkuyla yutkundum ve geriye doğru adım attım.

"Jongin.. koşabilir misin?"

"Hayır dersem beni taşıyacak gibi bir halin var."

Sinirle dudağımı ısırarak kısa aralıklarla gözlerimi kırpmaya başladım. Kalbim korkudan deliler gibi atarken sakin kalmaya çalışıyordum.

"Seninle bir sorunumuz yok dedim, çekil!"

"Olmaz! Eğer gitmezseniz polisi arayacağım! Çok ciddiyim."

Karşımda duran iri adam gülerek bileklerimden tuttuğunda kısa bir süre şoka girmiştim.

"Demek polisi arayacaksın?"

Öyle sıkıyordu ki çabalasam da kurtulamayacağım gibi hissediyordum. Korkuyla başımı eğerek gözlerimi kapattığımda duyduğum son şey Jongin'in sesi olmuştu.

"Pekala, bu kadar yeter..."

Jongin'in beni kenara çektiğini hissettiğimde başımı kaldırarak ona bakmak istemiştim. Ancak gelen seslerle hızla yere çömeldim ve hiçbir şey duymamak için ellerimle kulaklarımı kapattım.

Aslında bulunduğum bu durum bana eskileri hatırlatmıştı. Babamın tutuklandığı günün sabahı, herkes benden uzak durmaya çalışmıştı. Hiç tanımadığım kişiler bile bana tiksinerek bakmış ve benim hakkımda bir sürü şey söylemişlerdi.

Nedense o konuşulanları hiçbir şekilde unutamıyordum. Bu yüzden babamla kan bağımız olduğu için benim de bir katil olduğumu söyledikleri anlar, yine beni rahatsız etmeye başlamıştı.

Belki de bu yüzden bütün öfkemi içime gömüyordum. Ancak Jongin, bu hayatta sinirimi gösterebildiğim tek kişi olmuştu. Her ne kadar onu tanımasam da bazen beni anlıyor gibi hissediyordum.

O an kulaklarımı kapattığım ellerimin üzerinde hissettiğim sıcaklıkla irkilmiştim. Ağır hareketlerle başımı kaldırdığımda Jongin, kulaklarımı kapatmama yardım ediyor ve hiçbir şey söylemeden sadece gülümsüyordu.

Bu hayatta en nefret ettiğim şeylerden biri de iyi olmadığım zamanlarda birinin yanımda olmasıydı. İşte bu zamanlar, birinden yardım aldığım için kendimi inanılmaz derecede bencil hissediyordum. Sanki buna bile hakkım yokmuş gibi geliyordu.

Jongin beni izlemeye devam ederken hızla kendime gelmeye çalıştım ve ellerini iterek ayağa kalktım.

"İyi misin?"

"Evet."

"Emin misin? Ellerin titriyor."

Söylediği şeyle ellerimi kaldırarak bir süre bekledim. Gerçekten de titriyorlardı. Bunu fark ettiğimde hızla ellerimi arkama aldım ve iyiymiş gibi görünmeye çalıştım.

"Bir şeyim yok benim, eve gideceğim. Sen de eve git."

Arkamı dönerek yürümeye başladığımda söylediği şey beni durdurmuştu.

"Acımıyor mu?"

"Ne acımıyor mu?"

"Ayakların..."

Bana doğru yaklaşarak peluş terliklerimi önüme bıraktı. O ana kadar ayaklarımın çıplak olduğunun bile farkında değildim.

"Bu arada... otobüse her zamanki bindiğin duraktan bin. Başkaları yüzünden hayatını daha fazla zorlaştırma."

Şaşırmış bir şekilde ona bakarken üzerindeki ceketini çıkararak üzerime bıraktı. Daha sonra arkasını dönerek uzaklaşmıştı. Yaralı olduğu için yürümekte zorlanıyor gibi görünüyordu.

Ancak asıl merak ettiğim şey, neden ona vuran adamlara karşılık vermeden canının yanmasına göz yumduğuydu.

Oy vermeyi unutmayın..♡

BLACK ▼ JenKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin