5 yıl sonra
Hayat kısa derlerdi ancak ben hiç de öyle düşünmüyordum. Her günüm hiç olmadığı kadar yavaş ve yorucu geçiyordu. Her günün sonunda ter içinde eve dönüyor ve kendimi yatağa bırakıyordum.
Hayatın alt üst olması diye buna diyorlardı sanırım. Yıllardır işe gitmek ve müşterileri memnun etmeye çalışmak, hiç sanıldığı kadar kolay bir iş değildi. Üstelik bu sefer yanımda olan biri de yoktu. Tek başıma ayakta durmaya çalışıyordum. Hayat beni ve tanıdığım bütün insanları sağa sola savurmuştu.
Eğer annem de ölmek yerine, benden çok uzaklarda bir yerde hayatını sürdürseydi ne güzel olurdu. Ancak bunun için artık çok geçti. Ben üniversitede mutlu bir şekilde hayatımı sürdürürken, bilmediğim ve sonradan haberdar olduğum o kadar çok şey olmuştu ki, şimdi bile olanları idrak etmekte zorlanıyordum. Bu yüzden hepsi birer birer boynuma eski bir halat gibi asılmıştı. Ne çıkarıp atabiliyordum, ne de gerçeklerle yüzleşebiliyordum.
Beni sık sık aramadığı için, hatta bazen telefonlarıma cevap vermediği için ona o kadar çok kızmıştım ki. Meğersem ben kendi sorunlarımla ilgilenirken annem, kanserden dolayı saçlarının dökülmesiyle savaşıyormuş. Bu halde olmasına rağmen, bana hiçbir şekilde belli etmemişti. Belki de ben kendi sorunlarıma o kadar çok dalmıştım ki, onun ne durumda olduğunu sormayı bile unutmuştum.
Şimdi yolun kenarındaki bir terzide, karşımdaki beyaz gelinlikle duran kadına bakıyordum. Ne kadar da kusursuzdu, tıpkı bir kuğu gibi görünüyordu.
Onu bakışlarımla rahatsız etmemek için gözlerimi kaçırdım ve bel kısmını biraz daha daraltmak için masanın üzerindeki iğneye uzandım. Ne zaman elime iğne alsam, aklıma o günler geliyordu. Bir zamanlar hayatımın gerçekten düzene bindiğini düşündüğüm o günler...
"Ne yapıyorsun!?"
Duyduğum haykırışlarla hızla iğneyi uzaklaştırdım ve karşımdaki kadına baktım. Oldukça öfkeliydi ve dikmek için dokunduğum elbisenin bel kısmında ellerini gezdiriyordu. Sanırım düşüncelere dalarken farkında olmadan beline iğne batırmıştım.
"Bir sorun mu var?"
Hemen sonrasında ise müdür Lee Chaerin içeri girerek telaşlı kadının yanına yaklaştı. O an içten içe yaptığım bu hatayı görmezden gelmesini istemiştim ancak olayı büyütecek gibi öfkeli bakışlarını müdüre doğrulttu.
"Nasıl çalışanlarınız var cidden? Az önce ciddi bir ağrı hissettim. Güvenerek buraya kadar geliyoruz ancak şu yaşadıklarımıza bak!"
Bayan Chaerin onu sakinleştirmek için gülümseyerek tatlı sözlerle koluna dokundu. Bazen nasıl oluyor da böyle müşterilere karşı sabırlı olabiliyor anlayamıyordum.
"Jennie, sen dışarı çık biraz."
Söylediğini yaparak doğruldum ve askıdaki ceketimle beraber dışarı çıktım. Bazen gerçekten... Gerçekten hayat üstüme üstüme geliyordu.
Ceketin kollarından kollarımı geçirdim ve kaldırım kenarına oturarak cebimdeki sigara paketiyle çakmağı çıkardım. Nasıl oldu da sigara içmeye başlamıştım bilmiyordum ancak beni oyalayan bir etken gibi geliyordu. Bazen duyduğum hakaretlere kulak asmamda yardımcı oluyor gibi hissediyordum.
Paketten çıkardığım sigarayı yakarak dudaklarımın arasına yerleştirdim. Hayatımın akışı iyi değildi, ben de iyi değildim ve bunun farkındaydım. Aynaya baktığımda bile bencil bir kadından başka bir şey göremiyordum.
Sigara dumanı dalgalanarak havaya karışırken birkaç saniye gözlerimi bir noktaya sabitledim. O an gözlerim dolmaya başladı. Belki sigaranın sıcak dumanından dolayı, belki gözlerimi uzun süre kırpmadığım için, belki de kalbimde biriktirdiğim duygulardan dolayı olmuştu. Zamanla ağırlaşan ve ruhumu ele geçiren bu duygular bana hiç iyi gelmiyordu, farkındaydım.
"Jennie unni..."
Ve en kötüsü de böyle bir haldeyken, yıllar önce tanıdığım biriyle karşılaşmaktı. Lisa hareketsiz bir şekilde kaldırımda bekleyerek yüzümü inceliyordu. Hemen sonrasında ise gözleri elimdeki sigarayı bulmuştu.
Hızla başımı ceketimin yakasına gömdüm ve ayağa kalkarak tekrar içeri girmek için adım attım. Ancak Lisa beni çoktan tanımıştı, şimdi de kolumdan tutarak onunla konuşmamı bekliyordu. Kıyafetlerine ve parlak tenine bakılırsa, onun hayatı benimkinin aksine oldukça iyi gitmişti.
"Ne oldu sana?"
Sorun yoktu, birkaç kelime konuşur ve sonrasında yollarımız ayrılırdı. Böyle olmasını umarak arkamı döndüm ve Lisa'ya baktım.
"Bir şey olmadı."
"Neden üniversiteni dondurdun? Üstelik numaranı da değiştirmişsin, yıllardır sana ulaşamadık..."
Acı bir gülümsemeden sonra ondan kaçırdığım gözlerimi, en sonunda ona doğrulttum.
"Bir sıkıntı yok, şimdi gitmem lazım hoşçakal."
"Gerçekten böyle mi yapacaksın? Habersiz bir şekilde çekip gittin. Yakın arkadaşız sanıyordum..."
Evet, ben bu hale gelene kadar yakın arkadaştık. Ancak artık tamamen farklı statülerdeyiz gibi hissediyordum. Lisa'yı özlemiştim ancak beni böyle görmesi isteyeceğim en son şeydi.
"Bir an önce işe başlamak istedim. Özel bir neden yok."
"Yine de..."
İç çekti ve bana doğru birkaç adım yaklaşarak kollarını boynuma sardı. O an dakikalardır elimde bekleyen sigara yere düşmüştü.
"Senin için çok ağır olmuş olmalı." Üzgünüm unni, her şeyden habersiz olduğumuz için."
Sırtımı sıvazlamaya başladığında gözlerim tekrar dolmaya başlamıştı. O an yutkundum ve dudaklarımı birbirine bastırdım. Hemen sonrasında ise, uzun zamandır ihtiyacım olduğu için başımı Lisa'nın omuzuna yatırdım.
▼▼▼▼▼▼
Okunmalar düşüyor, oylamalar düşüyor. Sanırım sıkıcı ilerliyoruz. Belki de fazla betimlemelerde bulunduğum için böyle. Ancak hikaye dediğimiz şey, betimlemeler olmadan yapraksız ağaca benzer. Ve ben diğer wattpad hikayeleri gibi olayları hızlı geçmek değil, en iyi şekilde hissettirmek için uzatarak yazıyorum. Son olarak umarım her şey yolundadır ve sağlıklısınızdır... Tahminen ellinci bölümlerde final yapacağım. Bilginiz olsun. ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK ▼ JenKai
FanfictionBen karanlık hayatımın bir parçası ve bir canavarın kızı değil, Kim Jennie'ydim. Sadece Kim Jennie. ⇀25.05.2020 27.09.2020 ↼