Gergin bir şekilde yürürken karşımdaki bakım merkezini inceledim. Delirmediğine emin olduğum babamı yıllar sonra görmek nasıl hissettirecekti bilmiyordum. Ona karşı hala içimde sevgi besliyor muydum onu da bilmiyordum. Bu yüzden ağır adımlarla içeri girdim ve kenardaki sandalyelerden birine oturdum.
"Kim Jennie."
Bir süre sonra duyduğum adımla, ayağa kalktım ve adımı seslenen kadına doğru ilerledim.
"Kim Jennie siz misiniz?"
Onaylayarak kimliğimi gösterdiğimde gerginliğim bütün bedenimi çoktan ele geçirmişti.
"Lütfen beni takip edin."
Babamı görmeye hazır mıydım emin değildim. Bu yüzden parmaklarımla çantamın kulpunu sıkıladım.
"Jennie hanım?"
Hızla başımı kaldırdım ve terlemiş ellerimi tişörtüme sürterek kurulamaya çalıştım. Daha sonra da önde ilerleyen kadını takip ettim.
Burası oldukça büyük bir yerdi. Bazı odalardan garip sesler geliyordu. Gülme sesi mi yoksa ağlama sesi mi anlaşılmıyordu.
"İşte bu oda."
Etrafa bakmayı bırakarak kadına döndüğümde, bir odanın önünde durmuştu ve beni izliyordu.
"Size eşlik etmemi ister misiniz?"
Her ne kadar korksam da, bu teklifini reddetmiştim. Babamın ağzından neler çıkacağını bilmiyordum. Bu yüzden onu test etmek için ikimizden başka birinin olması sıkıntı yaratabilirdi.
Ağır adımlarla kapının önüne geçtim ve kapının kolundan tutarak derin bir nefes aldım. İçeri girdiğimde ise yatağında yatan oldukça yaşlı bir adamla karşılaşmıştım. Bu yüzden tekrar kadına döndüm ve yatakta yatan adamı işaret ettim.
"Doğru odada olduğumuza emin misiniz?"
Kadın oda numarasını ve önündeki belgeyi inceledi ve tekrar bana baktı.
"Evet, burası Yang Hyunsuk beyin odası."
Çok uzun zaman geçmişti. Geçen bu süreç boyunca bu hale gelmesine mutlu olmalı mıydım emin değildim. Yine de tepkisiz bir şekilde kadına teşekkürlerimi sundum ve kapıyı kapattım. Daha sonra yatakta arkası dönük adamı inceledim.
"Gerçekten sen misin?"
Ona seslendiğimde hızla bana döndü ve yataktan doğruldu. Onun bu kadar yaşlandığını görmek garip hissettirmişti.
"Gelmişsin! Gerçekten gelmişsin! Sana kaç kez mektup gönderdim! Gelmişsin!"
Yatağından kalkarak bana yaklaştı ve bana sarılmak için kolunu uzattı. Ancak birkaç adım geriye çekildiğimde, mutllu yüz ifadesi birden silinmişti.
"Babanı özlemedin mi?"
"Neden? Özlemem mi gerekiyordu?"
Gözlerinin dolduğunu fark ettiğimde yutkundum ve tırnaklarımı avuç içlerime batırdım. Her ne kadar bir katil olsa da, sanırım içimdeki çocuk hala ona sevgi besliyordu.
"Neden yalan söyledin? Gayet iyi görünüyorsun. Hayatını orada sürdürmeliydin."
"Ne yalanı ne yalanı! Hayır hayır yalan yok!"
Kafasına vurarak iyi olmadığını göstermeye çalışıyordu. Ancak hiçbir şeyi olmadığına emindim. Bütün bu hareketleri tamamen basit bir rolden ibaretti.
"Bana gerçekleri söyle. Yoksa burada kalmam için başka hiçbir sebep yok."
Hızla kolumdan tuttu ve yalvarır bakışlarla gözlerime baktı.
"Hayır olmaz! Gitme..."
"O zaman bana gerçekleri söyle."
"Sana ulaşmam gerekiyordu."
"Bu yüzden mi delirmiş gibi davrandın?"
Üzgün bir şekilde beni incelerken, çok kısa bir an gerçekten bana değer verdiğini hissetmiştim.
"Başka çarem yoktu."
"Neden bana ulaşmak istedin?"
"Bana yardım etmen lazım. Bunu senden başka hiçkimseden isteyemem."
Kaşlarımı çatarak ve bir süre yüzünü inceleyerek düşündüm. Neden böyle birine yardım etmeliydim ki?
"Buraya senin isteğini duymak için gelmedim. Tek amacım seni tekrar hapise göndermek. Eğer bunu yapabilirsem, bana mektup yazmayı bırakacağını umuyorum."
Bir süre hareketsiz kalmıştı. Hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyordu.
"Sen benim kızımsın."
"Ben sadece benim. Hiç kimseye ait değilim. Beni ben yapan şey bir başkası değil, yine benim. Bu yüzden bu şekilde konuşmayı bırakırsan sevinirim."
Cebime koyduğum ve açık olan ses kayıt cihazını çıkararak kapattım. O an babam beni hareketsiz bir şekilde izlemeyi sürdürmüştü.
"Artık normal olduğun kanıtlandığına göre, daha fazla burada kalmam için bir sebep yok, hoşçakal."
"Sen benim kızımsın! Benim kanımı taşıyorsun! Farklı olduğunu mu sanıyorsun?"
Tam arkamı dönerek odanın kapısına doğru ilerlerken söyledikleri duraklamama sebep olmuştu.
"Hayır, ben senin gibi değilim. Sen sadece acınası birisin. Verecek son nefesinden başka bir şey kalmamış."
"Peki Kai? Her şeyi öğrendim. Son zamanlar hep onunla birlikteymişsin."
Şimdi de beni böyle şeylerle tehdit etmediğini umarak, acınası bir ifadeyle babama baktım.
"Neden? Beni onunla mı tehdit edeceksin?"
"O her şeyi gördü. Bu yüzden bana yardım etmelisin. Bunu baban için yapmalısın. Yoksa sonsuza kadar hapiste kalırım..."
"Neyi gördü?"
O an bana doğrulttuğu bakışlarını indirdiğinde, gergin bir şekilde babama yaklaştım ve anlatacaklarını duymak için bekledim.
"Söyle, neyi gördü? Ayrıca yanlış biliyorsun, onun gerçek adı Kai bile değil."
"Her şeyi öğrenmek istiyorsan onu bana ver."
Elini uzatarak bir süre elimdeki ses kaydına baktı. Bu şekilde kurtulacağını sanıyor olmalıydı.
"Her neyse, anlatmamakta özgürsün. Bunu ondan da öğrenebilirim."
"Buradan çıkman kötü şeylere sebep olabilir biliyorsun değil mi?"
"Hiçbir şey yapamayacaksın ve ben senin hapishane duvarlarında çürüyerek ölmeni sağlayacağım. Sadece bekle."
Elimdeki ses kaydını sıkılayarak kararlı bir şekilde odadan çıktım. Her ne kadar ağzımdan cesaretli cümleler çıkmış olsa da, kalp atışlarımın huzursuz sesi, adeta bütün bedenimi ele geçirmişti ve ben bir daha, ne olursa olsun böyle bir âna maruz kalmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK ▼ JenKai
Hayran KurguBen karanlık hayatımın bir parçası ve bir canavarın kızı değil, Kim Jennie'ydim. Sadece Kim Jennie. ⇀25.05.2020 27.09.2020 ↼