"Jennie... Kendini gittikçe geliştiriyorsun. Aferin."
Hocadan duyduğum yorum birkaç dakika afallamama sebep olmuştu. Sonunda emeklerimin karşılığını alıyor gibiydim. Defalarca iğnelerle boğuşmama rağmen her şey yavaş yavaş yoluna giriyordu ve bu beni inanılmaz derecede mutlu ediyordu.
Hoca arkadaki öğrencilere doğru ilerlerken gülümseyerek ellerimi birleştirdim ve bir süre etrafımdakilere baktım. Daha önce sınıftakiler dikkatimi çekmemişti ancak dün Krystal'in söylediklerinden sonra, sınıfa olan bakış açım değişmişti. Açıkçası giyimim hakkında başka yerlerde konuşmaları beni oldukça rahatsız etmişti.
Yine de bu olay, benim için mutluluğumu etkileyecek kadar büyük bir etken değildi. Bu yüzden ders bittiğinde güler bir yüzle kumaşları dolabıma kitledim ve çantamla birlikte çıkışa doğru ilerledim. Kaldırımda durağa doğru yürürken adeta mutluluktan dans ediyordum ancak durakta bekleyen Jongin'le karşılaştığımda hızla arkamı dönmüştüm.
Gerçekten de derslerimin saatlerini ezberliyor olmalıydı. Sabah beni uyandırmak için araması, daha sonra ders çıkışında bile durakta karşılaşmamız farklı şeyler düşünmeme sebep oluyordu.
"Ben de seni bekliyordum. Gidelim hadi."
Kolumdan tuttuğunu fark ettiğimde beni çoktan durağa doğru çekmeye başlamıştı. Duraktayken de söyleyecek bir şey bulamadığım için ayağımla sürekli yerdeki taşlarla oynamıştım. Onun yanındayken bütün kelimelerim tükeniyor gibiydi.
"Neden buradasın? Ne zaman durağa gelsem seninle karşılaşıyorum..."
Geçen gün olanlardan dolayı kısık sesle konuşmuştum. Sanki bende oluşturduğu bu yeni duygular, beni bir farklı bir insana çeviriyordu.
"Derslerimiz aynı saatlerde bitiyor sanırım."
Krystal sarhoş olduğunda bana her şeyi söylemişti. Yine de bilmiyor gibi davranmam en iyisi gibi görünüyordu.
"O gün neden Krystal'in üzerine soğuk kahve döktün? Sana kötü bir şey mi söyledi?"
"Hayır, sadece yanlışlıkla oldu. Birden elim takıldı ve döküldü."
İnanmamış gibi görünse de bu konuda daha fazla yorum yapmamıştı. O gün benim hakkımda ileri geri konuşması, sonra da Jongin'le yakın olma çabaları, kısa bir süreliğine dengemi kaybetmeme neden olmuştu.
"Eve mi gideceksin?"
Jongin'in sorduğu soruyla iç çekerek kızlarla olan sözümüzü hatırladım. Lisa hep beraber karaoke'ye gidelim dediğinde, her ne kadar karaoke'den nefret etsem de, kabul etmiştim.
"Eve gitmeyi dinlerdim..."
"Neden? Biriyle mi buluşacaksın?"
"Hayır, evdekilerle karaoke'ye gideceğim."
"İyi ama sen karaoke'den nefret edersin."
Afallamış yüz ifademle ona döndüğümde aklımda birbirinden farklı sorular vardı. Bunu nereden biliyordu? Geçmişte beni takip eden bir sapık falan mıydı? Öyle biri gibi de durmuyordu.
"Bunu nereden biliyorsun?"
"Normalde neşeli biri olmana rağmen, oraya her gittiğinde ağlayarak şarkı söylüyordun."
Artık onun beni gerçekten tanıdığına düşünmeye başlamıştım. Yine de emin olmak için birkaç soru daha sormuştum.
"Neden ağlıyordum?"
Yutkundu ve başını eğdi. Gerçekten de her şeyi biliyordu. Her şeyi bilmesinden dolayı ürpermeme rağmen gözlerine bakmayı sürdürüyordum.
"Bu kadarını biliyor olamazsın, değil mi?"
"Annenin gittiği gündü. Seni bıraktığı gün. Ben de sen çıkana kadar kapının kenarında seni izliyordum."
Verdiği cevabı duyduğumda birkaç adım geriye doğru çekilmiştim. Ondan uzak durmalıyım gibi hissediyordum.
"Sen sapıksın..."
"Hayır, ben sadece seni seven bir ortaokul öğrencisiydim. Sanırım bugüne kadar değişen tek şey zaman."
Bu bakışlarının masumluğuna ve sözlerine inanmamalıydım. O hep böyle imalar yapan biriydi, bunu biliyordum. Biliyordum ama nedense onu dinlemeye devam etmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK ▼ JenKai
FanfictionBen karanlık hayatımın bir parçası ve bir canavarın kızı değil, Kim Jennie'ydim. Sadece Kim Jennie. ⇀25.05.2020 27.09.2020 ↼