Hayal gibi bir ânın ortasında kalmıştım. Arkamda hırsızlık yaptığımı iddia eden lise öğrencisi, yanımda mağaza çalışanları, tam karşımda ise her gördüğümde serçe kadar kalbimin gökyüzü kadar huzur dolmasını sağlayan adam, Kim Jongin vardı.
Onu gördüğümde, bulunduğum rezil duruma rağmen hala kalbim huzur dolmuştu. Onu görmek, hala hayatta olduğumu hatırlatan en büyük etken olmuş olabilirdi.
"Hocam! Sakın kaçırmayın. Biz polisi arayacağız."
Polislik bir şey yapmamıştım. Jongin'in önünde düştüğüm bu durum beni endişelendirirken, hızla arkamı döndüm ve telefonunu kulağına tutan kız öğrenciye doğru hızlı adımlarla ilerledim. Öğrenci şaşırmış bir şekilde bana bakarken telefonunu çektim ve kapattım.
"Ne yapıyorsun sen? Ver şu telefonu!"
Telefonu benden almak istediğinde bir süre anlaşmazlık içine düşmüştük.
"Aramana gerek yok. Ben gerçekten hiçbir şey almadım."
Ellerimin titrediğini hissediyordum. Belki de Jongin'in gözlerinin benim üzerimde olmasından kaynaklanıyordu. Zaten çok geçmeden araya girmişti.
"Bu kadar yeter Yeji."
"Ama hocam..."
"Evlerinize dönün, ben halledeceğim."
Sesini duymak bile kalbimin yumuşamasına sebep oluyordu. Şimdi sebepsizce boynuna sarılsam ne olurdu ki? Buna çok ihtiyacım olduğunu biliyordum. Uzun zamandır uzak olduğum onun sıcaklığı, kalbimdeki en büyük eksikti. Ve evet, yıllar geçse bile ona karşı olan duygularım değişmemişti.
Öğrenciler gittiğinde ağır adımlarla karşıma geçti. O an gözlerimi daha çok kırpar olmuştum. Hem yüzüne uzun uzun bakmak istiyor, hem de başımı eğerek hareketsiz bir şekilde beklemek istiyordum. Kararsız bir durumdaydım, yine de kendimde, arada başımı kaldırarak yüzüne bakma cesareti bulabiliyordum.
Geçen birkaç saniye boyunca, resmen ömrümden ömür gitmişti. Gergin bir şekilde tırnaklarımı avuç içlerime batırdığımda, elimdeki telefonu aldı ve nazik bir şekilde kolumdan tutarak beni koltuğa oturttu. Hemen sonrasında ise önümde eğildi ve yara olan sol ayak bileğime uzandı. Dokunuşları kalbimde ufak kaçamaklar yaparken, heyecanımı dışarı vurmaktan korkuyordum. Ancak Jongin öyle görünmüyordu. Tam tersi oldukça sakindi.
"Burada bekle."
En sonunda ayağa kalktı ve dolapta dizili olan spor ayakkabılardan biriyle tekrar önümde eğildi.
"Ayağın neden bu halde?"
Sorduğu bu soru ile, anlık heyecanım biraz da olsa azalmıştı. Jongin'i daha önce hiç bu kadar yorgun gördüğümü hatırlamıyordum. Antrenmanlara geç kaldığından dolayı ceza aldığı günlerde bile, böyle bitkin görünmüyordu.
"Peki sen?"
Sorduğum soruyla başını kaldırarak bana doğru baktı.
"Sen neden bu haldesin?"
Gözlerindeki hüzünlü bakış beni endişelendirirken, Jongin çoktan ayakkabıları ayaklarıma giydirmişti. Hiçbir şey beklediğim gibi olmamıştı. Jongin'i böyle görmek, tahmin edebileceğim en son şeydi.
Önümden kalkarak ödeme yaparken, onu izlemeyi sürdürmüştüm. Onda iyi gitmeyen bir şeyler vardı ve bu durum beni endişelendiriyordu. Mağazanın kapısına doğru ilerlediğinde, durarak son kez bana baktı ve yüzüne küçük bir tebessüm kondurdu.
"Şimdi gitmem gerek, hoşçakal."
Öylece gidiyor muydu yani? Şaka yapıyor olmalıydı. Kapıdan çıktığında hızla çantamı koluma taktım ve arkasından koştum.
"Jongin! Neden gidiyorsun!? Beni de bekle."
O arkasını dönmeden yürümeye devam ederken, endişeli bir şekilde ona yetişmeye çalışıyordum. Ancak bir kez olsun arkasını dönüp bana bakmamıştı.
"Jongin! Kai! Ya!"
Hava kararıyordu ve gittikçe soğuyordu. Ancak peşinden yürümeye devam ediyor ve asla vazgeçmiyordum. Ayağıma takılan elbisenin eteğini toplayarak daha hızlı yürümeye çalıştım ancak adımlarımı Jongin'in adımlarıyla karşılaştırırsak, benimki yavru köpeğin adımları gibi görünüyordu.
"Dursana!"
Nefes nefese kaldığımda durdum ve bir süre dinlendim. Ancak pes etmek istemiyordum. Hayatımda bana hala yaşadığımı hissettiren ve ceza alacak olsa da sürekli yanımda olan kişiyi kaybetmek istemiyordum.
En sonunda sendeleyerek yere düşer gibi oldum ancak belime sarılan eller, bu muhtemel sahnenin gerçekleşmesine engel olmuştu. Nefes nefese kalmış bir şekilde başımı kaldırarak beni tutan kişiye doğru baktım.
O an yeni bir şey fark etmiştim. Jongin, benden on adım uzakta olsa da, bana bir adım kadar yakın olan biriydi. Ve ben böyle birini de kaybedersem, hayatım tamamen karanlığa boğulacak gibi geliyordu. Yine de kendimi ondan uzaklaştırdım ve yine gitmemesi için sımsıkı kolundan tuttum.
"Ne yapıyorsun?"
"Bu sefer kaçmana izin vermeyeceğim."
"Kaçmıyordum."
"Kaçamazsın zaten. Bu sefer istediğin kadar çabala, asla bırakmayacağım."
O an bu kelimeler benden mi çıkıyor diye bir süre tereddüt etmiştim. Sanırım geçen uzun zaman, bende bazı değişikliklere sebep olmuştu.
"Önemli bir şey mi söyleyeceksin?"
"Evet. Biraz oturalım."
Jongin kenardaki banka ilerlediğinde ben de arkasından ilerledim ve bir süre söyleyeceklerim hakkında düşündüm.
"Seni dinliyorum."
Dikkatli bir şekilde bana baktığında duraklayarak ellerimi yumruk yaptım. O da ne kadar gergin olduğumun farkında olmalıydı.
"Nasılsın?"
Sorduğum soruyla gülümsedi ve arkasına yaslandı. Yine de gülümsemesinde kırgınlık sezmiştim.
"Bana kızgın mısın?"
"Hayır, kendime kızgınım."
"Neden?"
"O günün seni gördüğüm son gün olduğunu bilseydim seni saatlerce öperdim."
Söylediği şey ile utanarak yutkundum ve dudaklarımı birbirine bastırarak önüme döndüm.
"Üzgünüm. Her şeyi mahvettim."
"Evet."
Endişeli bir şekilde ona bakarak aklımdan geçen düşüncelerle gergin bir şekilde yutkundum.
"Yoksa evlendin mi?"
"Neden sordun?"
Mantıklı bir soruydu. Ancak aradan geçen bu uzun zamana uygun bir cevap vermem daha iyi olur gibi görünüyordu.
"Hiç, öylesine."
Verdiğim cevaptan sonra yüzünde küçük bir tebessüm oluşmuştu.
"Son zamanlar çocuk da istiyorum aslında. Çocuğumu görmeye gelirsin değil mi?"
Bütün modum yerle bir olurken, belli etmemek için derin bir nefes aldım ve zor da olsa gülümsemeye çalıştım.
"Gelirim tabii ki."
Kırgın yüz ifademi belli etmemek için başımı eğerek saate baktım ve ayağa kalktım.
"Saat geçmiş, gitmem gerek."
Sanırım gerçekten de evlenmişti. Üstelik çocuk bile düşünüyordu. O halde, artık söylemek istediklerim de, bütün bu çabalarım da boşunaydı.
"Önemli bir şey söyleyecektin."
"Boşver, artık bir önemi kalmadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK ▼ JenKai
FanficBen karanlık hayatımın bir parçası ve bir canavarın kızı değil, Kim Jennie'ydim. Sadece Kim Jennie. ⇀25.05.2020 27.09.2020 ↼