Birinden hoşlanan biri, o kişiye karşı nasıl davranmalı? Bu durumlar benim için çok karışıktı, bu yüzden büyük bir kararsızlık içindeydim. Yakın davranmam garip olur muydu? Veya mesafeli olmaya devam etmek, onu incitir miydi?
Üstelik aklımdaki sorular sadece bunlardan ibaret değildi. Bu yüzden stresli bir şekilde nefesimi dışarı verdim ve başımı masanın üzerine bıraktım. İçki içmek insanın kafasını dağıtır derlerdi ancak hiçbir işe yaramamıştı.
"Afedersiniz, artık kapatmamız gerekiyor."
Duyduğum boğuk sesle gözlerimi araladım ve bana bakan garsonu izledim. Ancak konuşmaya hiç gücüm kalmamıştı. Bu yüzden zar zor ayağa kalkarak çantamla birlikte çıkışa doğru ilerledim ancak garson beni durdurmuştu.
"Ödeme yapmadınız."
Doğru, ödeme yapmayı unutmuştum. Bir süre dengede durmaya çalışarak cüzdanımdan para çıkardım ve garsona vererek kendimi dışarı attım. Neden bu kadar çok içmiştim bilmiyordum. Sanırım sojunun tadı hoşuma gitmişti ve kendimi durduramamıştım.
Dengede durmaya çalışarak ilerlerken kendimi kaldırım kenarına doğru yönlendirdim ve yere oturdum. Burası Krystal'in sarhoş olduğu yerdi. O gün Jongin buraya kadar Krystal'i almak için gelmişti. Hatta ben olmasaydım birbirlerini öpeceklerdi. Belki o gün aralarında bir şeyler olacaktı ve tekrar çıkmaya başlayacaklardı.
Bu ihtimalin aklıma gelmesiyle Krystal'e tam küfredecekken, birkaç saniye durakladım ve elimle ağzımı kapattım. Gittikçe edepsiz birine dönüşüyordum.
"Sen iyi birisin Jennie, bu yüzden orospuya orospu dememelisin."
Kendimi ikna etmeye çalışır gibi başımı aşağı yukarı salladım ve çantamdan telefonumu çıkardım. Eğer Krystal için buraya kadar geliyorsa, benim için de buraya kadar gelmeliydi.
Telefonu açarak tam onu arayacakken, birkaç saniye duraklamıştım. Jongin'in telefon numarasını kaydetmemiştim ancak aklımda birden sayılar olmuştu. Farkında bile olmadan onun numarasını ezberlemiş olmalıydım.
Kendime gelmeye çalışarak sayıları art arda telefona girdim ve aradım. Birkaç kez çaldıktan sonra kısa bir sessizlik oluşmuştu. Sanırım telefona cevap vermişti.
— Kai, orada mısın?
— Sesin neden böyle geliyor?
— Artık ayaklarım çalışmıyor.
O an dudaklarımı büzerek ayaklarıma baktım.
— Beni alsana.
— Ne?
— Krystal'i almıştın, beni neden almıyorsun?
Gözlerim dolarken dudaklarımı büzdüm ve kucağımdaki çantayı kenara fırlattım. Neden ağladığımı bilmiyordum ancak göz yaşlarımı durduramıyordum.
— Ağlıyor musun?
— Sen beni almıyorsun, neden?
Telefonun karşısında duyduğum kıkırdama sesiyle kaşlarımı çattım ve elimle yanaklarımı ıslatan göz yaşlarını sildim.
— Gözlerime bir şeyler oluyor.
— Sen neredesin? Bana konum atabilir misin?
Etrafa baktım ve iç çektim. Bu yeri hiç sevmiyordum. Eğer ben olmasaydım Krystal tam burada Jongin'i öpecekti. Sürekli bu durum aklıma geliyor ve canım sıkılıyordu.
— Buraya mı geleceksin?
— Evet.
— Sen her kızın isteğine karşılık mı veriyorsun?
— Az önce gelmemi söyledin.
— O zaman sadece bana gel. Neden başkalarına gidiyorsun?
Birkaç saniye oluşan sessizlikten sonra yutkundum ve başımı yere eğdim. Belki de sarhoş olmak, beni rahatlatan bir durumdu. En azından düşünmeden konuşuyor ve istediğim gibi davranabiliyordum.
— Jennie? Orada mısın?
Jongin bana seslense de, ona cevap verecek bir durumda değildim. Çoktan dizlerimin üzerinde uykuya dalmıştım.
Eğer rahatlamak denen şey buysa, her zaman sarhoş olmak istiyordum. Hem bu sayede Jongin hep bana gelirdi. Kabullenmekte zorlandığım bu duygular, hareketlerimi fazlasıyla etkiliyordu.
Kabullenmekte zorlandığım duygulardan biri de, Jongin'in beni tekrar öpmesini istememdi. Çok kısa süreliğine de olsa, o gün inanılmaz mutlu hissetmiştim.
Birkaç dakika sonra omuzlarımı saran kolları hissettiğimde, gözlerimi açarak başımı kaldırdım. Jongin'di ve beni arabasına taşıyordu. O an başımı yasladığım göğsünde, içimi ısıtan küçük sesler beni gülümsemişti. Kalbi eşit aralıklarla atıyordu ve inanılmaz derecede huzurlu hissettiriyordu. Bedenimi saran kendine has kokusu ve sıcaklığı, beni arabaya bıraksa da hala üzerimdeydi.
Birkaç saniye sonra arabanın kapısını kapatarak yanıma oturdu. O an kaşlarımı çattım ve kolumu ona doğru uzattım.
"Yine yap."
"Neyi?"
Güçsüz düşen kollarımdan destek alarak doğruldum ve ona doğru yaklaşarak ellerimle yüzüne dokundum. Yumuşacıktı ve ona dokunarak tekrar sıcaklığını hissetmek beni yine gülümsetmişti.
"Neden bu kadar içtin?"
Sorduğu soruyla gülümsemem kaybolmuştu. Birden içimde hissettiğim hüzünle doğruldum ve yutkunarak Jongin'e baktım.
"Biliyor musun, aslında böyle biri olmaktan nefret ediyorum."
"Nasıl birisin ki?"
"Her şeyi içinde tutan, bu çok yorucu."
Söylediklerimle gülümsedi ve yüzüme doğru yaklaştı. Gülümsemesi beni hiç hissetmediğim kadar huzurlu hissettiriyordu.
"O zaman anlat, saatlerce konuşsan da dinleyeceğim."
"Gerçekten mi?"
Başıyla onayladığında birkaç saniye hareketsiz kalmıştım. Onu izlemeyi sürdürürken, ona en çok söylemek istediğim şeyi düşünmüştüm.
"Gerçekten her şeyi anlatmak iyi hissettirir mi?"
Tekrar başıyla onayladığında, derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapatarak aklımdan geçen düşünceleri tekrar gözden geçirdim. Haklı olabilirdi, eğer bunu yaparsam daha iyi hissedecek gibi hissediyordum.
"Kalp atışların çok güzel. Sana dokunmak çok güzel."
Konunun benim bedenimle alakası yoktu ancak kalbime neler oluyordu anlayamıyordum. Uzun süre gözlerine bakmak bende garip bir etki bırakıyordu. Bu etki, sadece onunla olduğum zamanlarda hissettiğim bir etkiydi.
"Önceden beni güzel buluyor muydun?"
Jongin'e sorduğum soruyla, birkaç saniye duraklamıştım. İyi hissedeceğimi söylemişti ancak bu kadar açık konuşuyor olmam doğru muydu emin değildim.
"Evet, çünkü senden hoşlanıyordum."
Bunu duymak beni garip hallere sokuyordu. Hala sarhoş da olsam, parmaklarımı sürekli hareket ettiriyor ve sık sık gözlerimi ondan kaçırıyordum. Yine de hala sormak istediğim şeyler vardı. Sanırım bunun için de en uygun an, bu andı.
"Peki... şimdi nasıl görünüyorum? Eskisi gibi miyim?"
İçimde tuttuğum şeyleri anlatarak daha rahat hissedeceğimi söylemişti ancak daha da gerilmiş hissediyordum.
"Hayır."
Verdiği cevap birkaç saniye afallamama sebep olmuştu.
"Neden? Çok mu değişmişim?"
"Evet, çok değişmişsin."
Üzgün bir şekilde önüme döndüm ve ellerimi yanaklarıma koydum. O an bu halimi fark etmiş olmalı ki gülümsedi ve yanaklarıma koyduğum ellerimi indirerek tekrar gözlerime bakmaya başladı.
"O kadar değişmişsin ki, daha fazla sana karşı koyabileceğimi sanmıyorum Jennie."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK ▼ JenKai
FanfictionBen karanlık hayatımın bir parçası ve bir canavarın kızı değil, Kim Jennie'ydim. Sadece Kim Jennie. ⇀25.05.2020 27.09.2020 ↼