▼Canavar▼

4.6K 214 275
                                    

Kaldırım taşlarına bakarak düşünceli bir şekilde yürüyordum. Bugün belki de hayatımın en kötü günüydü. Sırtımda, yerde ezilmekten dolayı yıpranmış bir çanta, üzerimde de günlerdir üzerimden çıkarmaya fırsat bulamadığım okul forması vardı. Etrafımdaysa benim gibi okula giden öğrenciler vardı ancak benden uzak durmaya çalışıyorlardı.

"Jennie!"

Bu ses Jisoo'ya aitti. Onun sesini duyar duymaz donmuştum. O an görünmez olmayı dilemiştim.

"Neden aramalarıma cevap vermiyorsun? Günlerdir eve de gelmedin. Sen iyi misin?"

Şaşırmış bir şekilde Jisoo'nun yüzüne baktım. Endişeli görünüyordu. Çocukluğundan beri haber izlemekten nefret ederdi. Bu yüzden babamın işlediği suçlardan habersiz olmalıydı. Babamın yaptıklarını öğrendiğinde, diğerleri gibi o da benden uzaklaşmak isteyecekti.

"Neye bakıyorsunuz!? Önünüze dönün!"

Her şeyi öğrendiğinde, en çok özleyeceğim şey onun bu korumacı tavırları olacaktı. Beni her zaman koruyan bir kalkan gibiydi. Ancak, öğrendiklerinden sonra yüzümü bile görmek istemeyeceğine emindim. Bu gün, belki de onunla arkadaş olduğum son gündü.

"Evinizin önünde polisler ve muhabirler vardı. Bugün bizim evde kal, anlaştık mı?"

Birden Jisoo'nun koluma girmesiyle irkildim. Gülümsüyor ve başını omuzuma yaslayarak yürümeye devam ediyordu. Bu hallerini özleyecektim, hem de çok...

"Üzülme, babanın kötü bir şey yapmadığına eminim. Mutlaka serbest bırakacaklardır."

Söyledikleriyle durakladım ve hiçbir şey söylemeden kollarımı boynuna sardım. Aslında ona veda ediyordum ancak o bunun farkında bile değildi.

"Üzülme... Her şey geçecek. Ben hep yanında olacağım."

Onu kaybetmeme çok az kalmıştı. Bu yüzden sımsıkı sarılmaya devam ettim. O an zamanı geriye alabilmeyi dilemiştim. Belki bu şekilde babamı durdurabilirdim.

"Özür dilerim Jisoo."

"Asıl ben özür dilerim Jennie, babanın tutuklandığını bilseydim hemen yanına gelirdim."

Kollarımı boynundan çekerek son kez yüzüne baktım. Onu da kaybedersem çevremde başka kim kalırdı ki?

"Jisoo, bana bugün ne olursa olsun haberlere bakmayacağına söz ver."

"Neden?"

"Sadece bakma, tamam mı?"

Onayladığında gülümsedim ve koluna girerek yürümeye devam ettim.

Üç yıl önceydi. Abisi Kim Junghun'un öldüğü zamanlar, tek kelime edemeyecek bir haldeydi. O zamanlar her günü ağlamakla geçmişti. Bu yüzden en büyük korkum, bugün duyacaklarından sonra yine aynı hale gelme ihtimaliydi. Bu parlak gülümsemesini tekrar kaybedeceğinden, daha doğrusu buna neden olacağımdan korkuyordum.

Okula girdiğimizde son kez bana döndü ve gülümsedi. Bu belki de onu gülümserken gördüğüm son andı.

"Çıkışta beraber gidelim."

"Tamam."

"Artık gitmeliyim, görüşürüz!"

Birbirimize el sallarken ben de gülümsedim. Gözden kaybolduğundaysa eski halime, hayatımın karanlık kısmına geri dönmüştüm.

Sınıfımın olduğu koridorda yürürken, etrafımdakilerin bakışlarının farkındaydım. Bir süre sonra babamla ilgili konuşmaları duymamak için, ellerimle kulaklarımı kapattım ve yürümeye devam ettim.

BLACK ▼ JenKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin