▼ Karanlık ▼

1.6K 160 35
                                    

Diken üstünde gibi hissediyordum. Bu yüzden lavabodan çıkamamıştım ve tüm geceyi küvette oturarak geçirmiştim. Aradan yıllar geçmişti ancak Jisoo hala beni canavar gibi görüyordu.

"Jennie unni! Lavabodan çık artık altıma kaçırmak üzereyim!"

Duyduğum Lisa'nın sesiyle oturduğum küvetten kalkarak kapıyı açtım. Kaşlarını çatarak bana bakmasına rağmen uykulu görünüyordu.

"Jisoo unnide de bir gariplik var! Ah.. her neyse dayanamıyorum. Çekil!"

Beni dışarı iterek içeri girmişti. O an masada kahvaltı yapan Jisoo ile karşılaşmıştım. Nasıl oda arkadaşı olacağımızı merak ediyordum. Onunla göz göze geldiğimiz an hızla ayağa kalktı ve çantasıyla beraber evden çıktı. Ben ise arkasından afallamış bir şekilde bakıyordum.

"Jisoo unni çıktı mı?"

Rose uyku bandını yukarı kaldırmıştı ve uykulu bir şekilde bana bakıyordu.

"Evet..."

Aldığı cevaptan sonra lavabonun kapısının önünde durdu ve kapıya vurmaya başladı.

"Lisa, çabuk ol. Bugün geç kalmamam lazım."

"Daha yeni girdim!"

Onlar lavabo kavgası yaparlarken odama doğru ilerledim. İçeri girdiğimde Jisoo'nun etraftaki eşyalarını toparladığını fark etmiştim.

Jisoo ile nasıl oda arkadaşı olacaktım ben cidden?

Stresli bir şekilde saate baktığımda geç kaldığımı fark etmiştim. Hızla üzerime rahat kıyafetler giyerek saçlarımı sıkıca bağladım. Çantamla beraber evden koşarak çıkarken arada saati kontrol ediyordum. İlk dersime geç kaldığıma inanamıyordum. Kaldırımda koşarken bir çocuğa çarpmıştım ve yere düşmesine neden olmuştum.

"Çok özür dilerim!"

Çocuk ağlarken ayağa kalkmasına yardım ettim ve tekrar durağa doğru koşmaya devam ettim. Otobüs gitmek üzereydi ve yetişmek için büyük bir efor harcamak zorundaydım.

Büyük adımlarla ve son gücümle otobüse doğru koştum. Kapılar kapanırken hızlı bir şekilde kapıya vurdum.

"Kapıyı açın lütfen!"

Şoför beni fark ettiğinde hızlanmak üzere olan otobüsü durdurdu ve kapıları açtı. Nefes nefese kaldığım o dakikalarda, otobüse binmeyi başarmıştım. Ancak birini daha yere düşürdüğümü yeni fark ediyordum. Yüzü görünmüyordu ve kolunu tutarak yerde oturuyordu. Onun için kötü hissetsem de acele etmekten başka bir çarem yoktu. O yüzden gözlerimi kapatarak içimden özür diledim.

Her ne kadar otobüse yetiştiğim için mutlu olsam da içerisi inanılmaz derecede kalabalıktı. Yükselen sesler başımı ağrıtıyordu. Yutkunarak parmaklarımla başıma masaj yapmaya başladım. Birkaç dakika daha sabretsem yeterliydi. Okula gelmemize çok az kalmıştı.

Kendimi olumlu düşünmeye doğru yöneltsem de yüksek sesler başımın dönmesine ve gözlerimin kararmasına sebep oluyordu. Ellerimle kulaklarımı kapatmak istesem de hareket eden bu otobüste bu isteğimi gerçekleştirmem imkansızdı.

Yükselen kahkaha ve konuşma sesleri sanki beni, muhabirlerin etrafımı sararak bana sorular sorduğu güne götürüyordu.

Daha fazla ayakta duramayarak yere çömeldim ve başımı eğdim. O an tek isteğim yalnız ve sessiz bir ortamdı.

"İyi misiniz?"

Biri omuzuma dokunurken gözlerimi sımsıkı kapatıyordum. Bir an önce sessiz bir yere gitmeliydim. Buna gerçekten çok ihtiyacım vardı.

"Durun..."

Ses seviyemi yükseltmekte oldukça zorlanıyordum. Sanki etrafımdaki insanlar bütün enerjimi emiyordu. En nefret ettiğim şey ise, gözlerimi kapattığım an oluşan karanlık dünyamdı. Bu karanlıkta, kurtulamadığım geçmişim ve beni büyüten canavar, beni ziyarete geliyordu.

BLACK ▼ JenKaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin