~SU PERİSİ~ (32)

176 50 88
                                    

~SU PERİSİ~ (32)

"Peri kızı dualarında unutma, beni ve benim bütün günahlarımı."

(William Shakespeare)

***

# Samet

Ece'nin peşinden terasa giderken ne halt yediğime dair hiçbir fikrim yoktu. Gidip ne diyecektim? Oflayarak girdiğim teras kapısından geri çıkacağım sırada Ece titreyerek ellerini kollarına sürttü. Üşümüştü. Yüzümde tebessümle istemsizce onun yanına çekildim. Ceketimi çıkarıp omuzlarına bırakana kadar beni fark etmemiş olmalıydı. İrkildi ve başını bana çevirdi.

"Selam." Deyip karşı koyamadığı sıcacık gülümsemelerimden birini yolladım. "Merhaba." Dedi bana kısa süren bir bakış atıp önüne dönerken.

Manzaradan gözlerini ayırmıyordu. Sesi biraz mesafeli biraz da kırgın çıkmıştı. Bana o gün ki olay yüzünden kızgın mıydı hala?

Genzimi temizledim. Bir elimi cebime sokarken diğer elimi tırabzana koydum. "Güzel olmuşsun."

Şaşkın bakışları beni bulunca ona gülümsedim. O da sıcacık bir gülümseme yollayıp "Teşekkürler. Sen de..." dedi ve hemen akabinde gözleri büyürken sözünü düzeltmeye çalıştı. "Yani güzel değilsin. Hayır! Güzelsin ama güzel demek istememiştim. Yakışıklısın... Yani olmuşsun!"

Gülüp kendimi kontrol edemeden parmaklarımı pembeleşen yanaklarına sürttüm. "Sakin ol." Yüzü daha da pembeleşirken parmaklarım benden habersiz yanaklarından dudaklarına kaymıştı. Parmaklarımı dudaklarına sürterken titrediğini hissettim. Kendimi durduramıyor olmam ne kadar garipti. Parmaklarımı kendime çekme emri veriyordum ancak onun beni dinlediği yoktu.

Bir an parmaklarımda hissettiğim yumuşak dudakları kendi dudaklarımda hissetmek istedim ve tek adımla ona daha da yakınlaştım. Gözlerine bakarak dudaklarına eğildiğimde yutkunduğunu duyup tebessüm ettim. Gözlerimi kapatıp dudaklarına ilerlediğimde "Eyvah!" diye konuştu telaşla.

Kaşlarımı çatarak "Ne oldu?" diye sordum. Gözleri fal taşı gibi açılmış terastan aşağı bakıyordu. Terasın aşağısı barın kapısını net bir şekilde gösteriyordu ve kapıda duran iki kişi benim de gözlerimin irileşmesine neden oldu.

"Eyvah!" Diye Ece'yi taklit ettim. İşte şimdi yanmıştık.

# Defne

Ellerimi masaya bastırıp ayaklarımı oynattım. Bugün ayaklarıma ciddi bir özür borçluydum. Yanları iyice yara olmuştu. Ofladım. Masada tek başına kalmıştım ve hala burada öylece dikiliyordum. Eylül ve Berke dans ediyorlardı. Alaz nereye kaybolmuştu, bilmiyordum. Sametler terasa çıktıktan bir süre sonra o da bir yere gitmişti ve neredeyse yarım saattir yoktu.

Ceren ve Ufuk ise barda birbirlerine kokteyl hazırlıyorlardı. Onlara bakıp güldüm. Ufuk barmenler gibi havalı şişe atmaya çalışırken tabi ki de şişeleri kırmıştı. Ceren kahkahalara boğulurken ben de kendi çapımda gülüyordum. Masada, yanımda bir hareketlilik olunca oraya döndüm.

Alaz derin bir nefes verdi. Yere dizini koyup bana bakınca gözlerim yuvalarından çıkacak gibi oldu. Ne yapıyordu bu çocuk?!

"Kaldır ayağını." Diye emir verince şaşkınca dediğini yaptım. Topukluyu ayağımdan çıkarınca derin bir nefes aldığımı hissettim. Ayağıma geçirilen lacivert babeti görünce ağzım açık kaldı. Yok daha neler?

Diğer ayağım da rahatlayınca topukluları masanın köşesine koydu ve dizini silkip yerden kalktı. "Kaşlarını bir daha çatarsan kötü olur." Dedi ve kaşlarımın ortasına işaret parmağıyla bastırdı. Ona gülümseyip "Teşekkürler." Diye mırıldanırken babetlerimin rahatlığıyla mest olmuş ayaklarıma bakıyordum. Birazdan 'Neşeli Ayaklar'daki gibi oynamaya başlasam hiç şaşırmazdım.

ATEŞ ÇİÇEĞİ 1 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin