~KAFE~ (25)

186 48 106
                                    

Bölüm için müzik önerisi: Yüzyüzeyken Konuşuruz - Dinle Beni Bi'

"Bu bölümü yazarken istemsizce eğlendim, size de bol sırıtmalı okumalar diliyorum;)"

D.T.

***

~KAFE~ (25)

"Sarılmak neden güzeldir bilir misin? Çünkü sağ tarafta kalp yoktur ve orası hep boştur. Sarılınca, sağ yanını O'nun kalbi doldurur."
(Aziz Nesin)

***

# Defne

Bulutlar yeryüzüne kızgındı. Yüzleri kızarmış öfkeyle yumruklarını sıkıyorlardı. Yanımda oturan öfkeli adam gibi bulutlar da kendilerini tutuyor, öfkelerini birilerine kusmamak için derin derin nefes alıyorlardı.

Damlalar ise benim gibi sessizdiler. Bulutların öfkesinden kaçıyor, yeryüzüne ulaşmak için koşuyorlardı. Bu koşu sonunda yeryüzüne sert bir darbeyle iniyor, buluttan kaçarken kendilerini yaralıyorlardı.

Arabanın silecekleri sert iniş yapan bu damlaları acımasızca kenara sürüklerken araba çok sessizdi.

Alaz beni evime bırakana kadar ağzımı açmamış damlaların bulutlardan kaçmalarını izlemiştim sessizce.

Evimin önünde durduğunda inmeden önce durdum, ona baktım. Kendimi durduramadan elimi elinin üstüne örttüm. "Konu ne olursa olsun, kendini bu kadar üzme."

İnmemi beklerken gözleri camdan dışarıya bakıyordu. Elini tutunca bakışları elime kaydı. Yüzündeki öfke ve üzüntü birden dağılırken burukça tebessüm etti ve elini elime doğru çevirip parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdi.

Tam ağzını açıp konuşacağı sırada telefonu çaldı. Sözüne başlayamadığı için gözlerini devirip telefonu açtı. Bir süre telefonu dinleyip arabadan dışarıya baktı. Yüzünde tek bir kas oynamazken telefonu kapatıp cebine geri koydu.

Araba homurdanarak çalışırken "Ben ineyim." diye fısıldadım. O ise başını belli belirsiz iki yana sallayıp elini benim koltuğumun başlığına koydu ve arkaya bakıp hızlıca arabayı gerisin geriye sürmeye başladı. Ters yola girdiğimiz, üzerimize doğru gelen arabalardan belliydi.

Bir yerlere çarpmamak için elimi önümdeki torpido yerine koyup destek aldım ve sakin kalmaya çalıştım. Alaz geriye doğru giderken birden hızla arabayı döndürüp kayarak ana caddeye çıktı ve asıl yolumuza girdi. Arabanın hızını arttırırken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Birden telefonum çalmaya başladı. Ekranda "Batı" yazısını görünce kaşlarımı çattım. Batı, dediğim kişi Ankara'ya taşındıktan sonra düşüncelerimden kaçabilmek için çalıştığım kitap kafenin sahibiydi. Benden beş altı yaş büyüktü ve kendi imkânlarıyla o kafeyi açmıştı. Şimdiyse sevgilisi Aleyna ile birlikte orayı işletiyorlardı.

Kitap ve kahve kokusu beni rahatlatıyordu. Küçük ama şık olan kafe sıcak bir ortam oluşturuyordu. Okula gitmeye başlayınca maalesef ki bu ortamı bırakmak durumunda kalmıştım. Ama yine de sık sık konuşurduk. Çalıştığım süre boyunca biri ablam diğeri abim gibi olmuştu. Sohbetleri çok keyifli, güler yüzlü harika insanlardı.

Telefona cevap vereceğim sırada Alaz hızla elimden telefonu çekip aldı ve vitesin önündeki boş yere koydu. "Şimdi değil!"

Kaşlarımı çatarak söz dinlemeyen bir çocuk gibi telefonu elime alacağım sıra "Telefona elini sürdüğün an o telefonu arabadan atarım." diye korkutucu bir sakinlikle konuştu.

ATEŞ ÇİÇEĞİ 1 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin