~SAHTE SEVGİ~ (21)

194 46 87
                                    

"Bir önceki bölümde geri dönütleriniz çok tatlıydı. Ben de dedim ki hazır ders yoğunluğum azalmışken anlayışlı okuyucularımı hiç bekletmeyeyim.❤ Ve yeni bölüm karşınızdaaa :)) İyi okumalar."
D.T.

Bölüm için müzik önerisi: Model - Yalnızlık Senfonisi

~SAHTE SEVGİ~ (21)

***

# Defne

Salonda oturmuş boş boş televizyona bakıyordum. Elimde sevdiğim oyuncak ayımı tutuyordum. Beni güvende hissettiriyordu.

Kustuktan sonra kapının önünü silerken ağlamaya devam etmiştim. Şimdi ise o ağlama sonrası gelen boşluk vardı vücudumda.

Emre'nin söyledikleri hayal dünyama aitmiş gibi hissediyordum. Beynimde yankılanan sözcükler yarım yamalaktı. Anlayamıyordum. Algım kapanmıştı sanki.

Koltukta başımı arkaya yaslarken dizlerimi iyice kendime çekip ayıcığıma sarıldım.

Gün ağarana kadar gözüme tek bir uyku bile girmemişti. Tüm gece boyunca tavan ve televizyon arasında gidip gelmişti bakışlarım. Sabaha doğru telefonumun sesini duydum. Duygudan yoksun ve yorgun bir sesle telefona cevap verirken numaraya bile bakmamıştım.

"Efendim?" Dedim. Ağlayan bir ses duymuştum. Ancak bedenimin tepki kotası dolmuş gibiydi. Ses tonum bile değişmemişti. "Ne oldu Pelin?" Diye sordum sakince.

"Defne, uyandırdım mı? Gece boyu uyuyamadım. Biraz konuşmaya ihtiyacım var."

Ben de uyuyamadım Pelin. İnan bana dün benim için berbat bir gündü ama kimseye haykıramıyorum! Diye düşündüm. Sanki içimde kırılan her bir parça derime batıyordu. Acıyı hissediyor ama kimseye gösteremiyordum ne kadar kanadığımı.

Ona nerede olduğunu sorup telefonu kapattım. Üstüme kalın bir mont alıp kapıdan çıktım. Hareketlerim ezberlenmiş hamleler gibiydi. Düşünmüyordum. Sadece komut ver-uygula mekanizması vardı şu an bedenimde. Mont giy. Kapıyı aç. Dışarı çık. Kapıyı kilitle. Arabaya bin. Emniyet kemerini tak.

Arabayla söylediği yere gidip bir yere park ettim ve bulunduğu yere kadar bir süre yürüdüm. Sabah serinliği ve sessizliği biraz beni kendime getirmişti. Ne insan ne de araba sesleri duyuluyordu. Ara sokaklardan yürürken bahçeleri çiçeklerle süslenmiş küçük evlere baktım. Benim evime benziyorlardı. Bu huzurlu sessizliğe ağaçlardaki küçük kuş cıvıltıları eşlik ediyordu. Tebessüm ettim. Az da olsa rahatlamıştı şu kısacık yürüyüş.

Pelin'i yazın bir kaç defa buluştuğumuz, gezdiğimiz, kuğuları izlediğimiz Kuğulu Park'ta banklardan birinde otururken bulmuştum.

Pelin'in yanına oturduğumda berbat göründüğünü fark etmiştim. Ağlamaktan titreyen bedeni bana çevrildi. Hızlıca boynuma sarılan ellerle ne yapacağımı bilemedim. Sarılmak istedim ancak bana söylediği sözler ve hissettiğim kırgınlık, ellerimi geri çekmeme neden oldu.

İnsanların ihtiyaç duyduğu zaman akıllarına arkadaşlık geliyordu. Ama Pelin bizim uzun yıllık arkadaşlığımızı bir kalemde silebilmişti. Onun yanına şu an gitmemin nedeni anılarımıza, geçmişimize verdiğim değerdi. Ben sevdiğim bir insanı bir kalemde silemiyordum işte... Fazla saftım belki de.

Şimdi ise karşımda içinden bir şeyler kopuyormuş gibi hıçkırarak ağlıyordu. Ama ben bir şey hissedemiyordum, dün kendimi mahvettiğim için duygularım bir süreliğine bedenimi terk etmişlerdi. Anlaşılan onlar da yorulmuştu.

Yapmam gerekeni yapıp elimle sırtını sıvazlamaya başladım. Çok kötü ağlıyordu. Hıçkırıkları arasından bana söylediği hakaretler için özür diliyordu mırıltılar eşliğinde.

ATEŞ ÇİÇEĞİ 1 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin