~ANLAŞMA~ (22)

170 44 60
                                    

# Defne

Dün öğrendiklerime rağmen Ece'ye, Alaz ya da Peri ile ilgili hiçbir şey sormamıştım. Bugünse sabah Alazlar beni arabayla almışlardı. Alaz'ı görmek nedendir bilmem ama iyi hissettirmişti. Bir türlü uyanamadığımdan ve okula geç kaldığımızdan bahsedip yine benimle uğraşmıştı. Hâlbuki beni alacaklarını öğrenince onlar gelmeden aşağıya indiğimi de biliyordu. Sırf beni gıcık etmekti amacı ve bunu başarıyordu. Hem sinir olup hem de nasıl eğlenebildiğimi bilmiyordum ancak konuşma bitiminde kaşlarımı çatık tutmaya ve gülmemeye çalışırken buluyordum kendimi.

Sabahki derslerden sonra, öğle arasında Ece bana tiyatro salonunu göstermişti. Koskocaman bir sahneydi. Birçok ışıklandırma ve tiyatroda kullanılan birçok eşya vardı. Eşyalar sahnede dağınık bir biçimde duruyordu. Çalışmalar daha başlamadığı için böyle olmalıydı. Ayrıca eşyaların arasında bembeyaz bir piyano duruyordu. Ona özlemle baktım. Uzun zamandır tuşlara değmeyen parmaklarım sızladı.

"Çok güzel." diye fısıldadığımda Ece kıkırdadı. "Beni pek açmıyor burası. Özellikle küçükken bir piyeste yere prenses elbisesiyle yapıştığımı düşünürsek, o kadar da iyi anılarım yok."

İtirafı üzerine dudaklarımdan kıkırtıların dökülmesine izin verdim. "Sapsarı saçlı, pembe elbiseli Ece'yi düşünüyorum da... çok şirin." Dedim.

Söylediklerime olumsuz anlamda kafa salladı. "Ah hayır, inan bana şirin değildi. Ve beni prenses yapmalarının tek sebebi sarı saçlarımdı. Yetenek sıfırdı. Ah, Allah'ım nasıl da prensin üstüne yapışmıştım."

Ellerimle şakadan yüzümü kapattım. Parmaklarımın arasından Ece'ye bakarken sesim elim yüzünden boğuk çıkmıştı. "Lütfen bana o prensin Samet olmadığını söyle!"

Kıkırdadı ellerini havaya kaldırıp "Şükürler olsun ki Alaz'dı. Çocuğun yeteneği taa o zamandan belliymiş. 'Prensesim neyiniz var?' diye kaldırmıştı beni. Samet olsa ittirir 'Kalk üstümden prenses bozuntusu!' derdi."

Gözlerini devirdiğinde kahkahamı tutamamıştım. Hayal ettikçe karnımı tutarak gülmeye devam ediyordum.

Ece bana yandan bir bakış attı. Ciddi olmaya çalışsa da o da Samet'in davranışını hayal etmiş olmalıydı ki kahkahayı koyuverdi. İkimizin de neşeli sesleri salonu doldurduğunda Ece "Aa, yeter bu kadar eğlence." Dedi.

Elini omzuma attı, benden biraz kısa olduğu için eğilmek zorunda kalmıştım. Kıkırdayarak beraber salondan çıktık. Yolda şakalaşırken Ece'nin telefonu çalınca kolunu benden çekip telefona baktı. Ardından gözlerini devirerek telefonu açıp kulağına götürdü. "Ne oldu Berke?"

O konuşurken ben de kendi telefonumu çıkarmak için elimi cebime attım. Ve sonra gözlerim büyüdü. Telefonumu sabahtan beri elime almadığımı hatırlayınca iyice gerildim. Lütfen bir yerde düşürmemiş olayım! İçinde bir sürü müzik, resim, önemli not, kısaca kaybetmek istemeyeceğim şeyler vardı.

Bu sırada Ece bir süre karşıyı dinleyip cevap vermişti. "Samet'le git, ikizini o daha iyi bilir." Ece Berke'yi kaşları çatık dinlemeye devam etti. Berke uzun bir süre konuştu. Ece gözlerini devirip "Yalnızca bir saat." Diye homurdandı.

Telefonu kulağından ayırmadan hemen önce gülümseyerek "Önemli değil, geliyorum." dedi ve telefonu kapatıp bana baktı. "İşim çıktı, Defdef. Sonra yine gezeriz. Öptüm, görüşürüz." dedi ve ben ne olduğunu soramadan arkasını döndü ve koşarak gitti. Dımdızlak ortada kalmak bu olsa gerekti.

Ece'nin beni bırakıp gitmesinin intikamını daha sonra alacağımı aklıma not ettim ve oflayıp gezdiğimiz yerlere, belki telefonumu bulurum umuduyla, bakındım. Bulamayınca telaşla bahçeye çıktım. Telefonumu tabi ki de bulacaktım, yer yarılıp içine girecek hali yoktu ya! Ama... önce sakin kalmalıydım.

ATEŞ ÇİÇEĞİ 1 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin